İlk renkli sualtı fotoğrafı 1927 yılında National Geographic’te yayımlanmıştı.
Teknoloji gelişse de fotoğrafçının yeteneği yine en önemli faktör.
Su altı fotoğrafçılığı, son yüzyılda insanların okyanusları anlama ve tanımasında en önemli yöntemlerden biri durumuna geldi.
Daha önce erişilemeyen derinlikleri gözler önüne seren uzaktan kumandalı dalgıç kameraları ve hayvan davranışlarına farklı bir bakış sağlamak üzere balinalara, foklara ve köpekbalıklarına takılan kameralarla derinleri belgeleme teknolojisinde önemli gelişmeler yaşandı.
Dijital fotoğraf makineleri ise suya çok sayıda makineyle dalma ve film değiştirmek için sürekli yüzeye çıkma dönemini sona erdirdi.
“Sahaya çıkarken yanıma on fotoğraf makinesi birden alıyordum,” diyor ünlü sualtı fotoğrafçısı David Doubilet. “Bu on makineye 20 ışık, 12 çanta donanım ekleyin bir de. On fotoğraf makinesiyle, yeniden yüzeye çıkıp film değiştirmeden ancak 350 kare çekebiliyordunuz.”
Dijital fotoğraf makineleri ise tek bir bellek kartında binlerce görsel barındırabiliyor.
Ancak donanımın giderek sofistike bir hal almasına rağmen fotoğrafçının ustalığı hâlâ üstünlüğünü koruyor. Sualtı fotoğrafçılığı, karada çalışan bir fotoğrafçının karşılaşmadığı bazı zorluklar ortaya çıkarıyor. Tek başına fotoğrafın konusu bile yeter.
“Bir balığın yapmak istediği ilk şey, fotoğrafını çektirmemek,” diyor Doubilet. “Ancak bir noktada balık elbet size bakıyor. Balık hareket etmeli, bir şeyler yapmalı. Bir balığa para ödeyip poz verdirtemezsiniz. Bir gece kulübünde balık kıstıran paparazzi gibi davranamazsınız.”
Fotoğraf: Bill Curtsinger, National Geographic
1968 yılında çekilen bu fotoğraf bir plankton perdesinin ardından bakan leopar fokunu gösteriyor.
Fotoğrafın çekilmesinden bu yana teknoloji gelişme kaydetmiş bile olsa sualtı fotoğrafçılığı donanım yoğun bir disiplin olmaya devam ediyor.
“Kara fotoğrafçılarının kullandığı donanımları ve fazladan başka şeyler gerektiriyor,” diyor sualtı fotoğrafçısı Brian Skerry. Fotoğrafçıların 30 çanta dolusu sualtı kılıfı ve özel ışıkla sahaya çıktığını söylüyor. Bir de dalış takımları var; dalgıç elbiseleri, su geçirmez elbiseler, maskeler, şnorkel maskeleri, paletler, yüzerlik dengeleyiciler.
“İki üç fotoğraf makinesi gövdesi ve birkaç objektifle seyahat ederek sokak fotoğrafları çeken meslektaşlarıma bazen özeniyorum,” diyor Skerry. “Ama onlar da köpekbalıkları veya deniz kaplumbağalarıyla aylar geçirme şansına sahip olamıyor.”
Fotoğraf: David Doubilet, National Geographic Creative
David Doubilet bu fotoğrafı 1987 yılında Papua Yeni Gine’deki Hanover Adası açıklarında Bismarck Denizi’nde çekmiş. Baraküda sürüsü tarafından çembere alınmış bir bilim insanını gösteriyor. Bol dişli balık tehditkâr dursa da dalgıçlara karşı saldırgan olmadığını söylüyor bilim insanları.
Ama başka bir dolu tehlike var.
Sualtı mağaralarının nefes kesici fotoğraflarını çeken fotoğrafçı ve film yapımcısı Wes Skiles 2010 yılında Florida açıklarındaki bir dalış sırasında ölmüştü.
Fotoğraf: Paul Nicklen, National Geographic Creative
Kutup sularında deniz yaşamını fotoğraflamakta uzman Paul Nicklen, su altındaki kutup ayısını gösteren bu etkileyici fotoğrafı 2004 yılında çekmiş.
Nicklen, National Geographic’e buzlu denizlerin aşırı soğuğunda çalışmanın nasıl bir şey olduğunu şöyle anlatıyor:
“Dudaklarınız uyuşuyor ama bu durum sizi fazla endişelenmiyor. Birkaç dakika içinde elleriniz üşümeye başlıyor. 15 dakika sonra el ve ayaklarınız acımaya başlıyor. Sonra elleriniz tüm hissini kaybediyor, ardından da ayaklarınız. Bedeniniz şiddetle sarsılıyor. Kırk dakika kadar sonra titreme duruyor. O zaman tehlike bölgesine giriyorsunuz. Bacaklarınız işlemiyor. Yarım saattir parmaklarınızı hissetmiyorsunuz ve deklanşöre bastığından emin olmak için bakarak kontrol etmeniz gerekiyor. O noktada dışarı çıkmayı ciddi olarak düşünüyorsunuz. Hipotermik duruma geçiyorsunuz ve beden ısınız düşüyor.”
Fotoğraf: Brian Skerry, National Geographic Creative
Brian Skerry bu fotoğrafı Bahamalar’daki Tiger Beach’te 2005 yılında çekmiş.
İşleri, okyanustaki ışık değişimleri, canlı renkler ve zengin yaşam çeşitliliğinden faydalanma üzerine kurulu.
Uzun yıllar boyunca National Geographic kadrosunda görev yapan Luis Marden, renkli su altı fotoğraflarından oluşan ilk makalesini derginin Şubat 1956 sayısı için gerçekleştirmişti.
“Devasa bir sıvı safirin merkezinde asılı durmak gibiydi,” diyor Marden mercan resifine dalma konusunda.
Fotoğraf: Brian Skerry, National Geographic Creative
Brian Skerry’nin çektiği bu fotoğraf, Yeni Zelanda’nın Fiordland Ulusal Parkı’ndaki denizkalemi ve mavi morinanın parlak tonlarını sergiliyor.
Derinlerde yaşayan denizkalemleri, su yüzeyinin gün ışığını bloke eden taninle kaplanmasına aldanarak 23 metrelik sığlıklara gelmiş.
Fotoğraf: Brian Skerry, National Geographic Creative
Brian Skerry’nin 2007 yılında çektiği bu fotoğraf, Yeni Zelanda’daki Auckland Adaları açıklarında bir dalgıçla güney gerçek balinası arasında 22 metre derinlikte yaşanan yakın teması gösteriyor.
Keşfedin: Su Altında Üçüncü Türden Yakınlaşmalar
“Auckland Adaları’ndaki güney gerçek balinalarının çoğu daha önce suda insan görmemişti ve çok meraklıydılar,” diye yazmıştı Skerry. “Okyanus tabanında 14 metre boyunda 70 tonluk bir balinayla yüzmek, bir hayvanla yaşadığım en harika karşılaşmaydı.”
Fotoğraf: Brian Skerry, National Geographic Creative
Brian Skerry bu parıltılı balıkları, Tokyo’nun bin kilometre kadar güneyindeki tropikal ve yarı tropikal adalar zinciri Bonin Adaları’ndaki Muko-shima açıklarında fotoğraflamış.
Sualtı fotoğrafçılarının ışık seçenekleri, Luis Marden’in 20. yüzyıl ortalarındaki döneminden bu yana çok gelişti. O zamanlar büyük fotoğraf makineleri su geçirmez kutulara konuluyordu. Flaşlar basınç altında genelde içe doğru patlıyor ve şanssız fotoğrafçıların ellerini yaralıyordu. (Marden, eline saplanan bir parçayla yaralandıktan sonra zincir zırh eldiven giymeyi öğrenmişti.)
Fotoğraf: David Doubilet, National Geographic Creative
David Doubilet bu şahingagalı denizkaplumbağasını 2009’da Kızıldeniz’de fotoğraflamış. Hayvanın gövdesinin altına tutunmuş iki de balık görülüyor fotoğrafta.
Bilim insanları, remoraların korunma ve av artıklarına erişim gibi nedenlerle büyük deniz hayvanlarına tutunduğunu düşünüyor. Konakçılarına herhangi bir zarar verdikleri düşünülmüyor.
Hint Okyanusu’ndaki bazı kültürlerde remoralar eskiden beri kaplumbağa avlamakta kullanıyor. Balıkçılar, bu küçük balığa bir misine takıp serbest bırakıyorlar. Balık kaplumbağaya tutunduğunda da ikisini birlikte çekiyorlar.
Fotoğraf: Brian Skerry, National Geographic Creative
Brian Skerry, denizlerin en büyük balığı olan balina köpekbalığını yem balığı sürüsü içinden geçerken gösteren bu fotoğrafı Meksika’nın Yucátan Yarımadası’ndaki Holbox Adacığı civarında çekmiş.
Bu bölge, varlıklarını sürdürmek için küçük yaşam formlarını denizden süzen nadir hayvanlar arasında yer alan balina köpekbalıklarını görmek için dünyanın en mükemmel yeri.
Fotoğraf: Thomas P. Peschak, National Geographic
Kap denizaslanı, Güney Afrika’daki Batı Cape açıklarında, Masa Dağı Ulusal Parkı Deniz Koruma Alanı’nda bir dalgada yüzüyor.
Kap denizaslanları, günlerinin önemli bir bölümünü büyük dalgalarda “sörf yapmak” dahil sosyal ve oyun amaçlı davranışlarla geçirmeleriyle tanınıyor.
Fotoğraf: David Doubilet, National Geographic Creative
Pembe anemonbalıkları Papua Yeni Gine’deki Kimbe Körfezi’nde fotoğraflanmış.
Çok farklı hayvanları bir araya getiren resif ekosistemleri, son derece kompleks bir yapıya sahip. Bazı balıklar yaşamlarının büyük bölümünü kendilerinin bağışık olduğu bir anemonun ısırgan uzantılarının korumasında geçiriyor.
Fotoğraf: Brian Skerry, National Geographic Creative
Gölgeli yunus olarak bilinen Güney Yarıküre’ye özgü tür, Arjantin’deki Golfo Nuevo’da fotoğraflanmış. Bu zeki deniz memelileri, küçük balıkları kuşatıp yemek için birlikte hareket ediyor.
Fotoğraf: David Doubilet, National Geographic Creative
Karidesbalıkları, Papua Yeni Gine’deki Kimbe Körfezi’nde bir kırmızı denizkamçısı içinde görülüyor.
Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/muhtesem-su-alti-fotograflari/2660