Sanat, estetiği ve doğallığıyla koruyucu olduğundan ve uyumu artırdığından bir anlamda “psikolojik sağlamlığı” da destekler. En acı verici konuları ele almış sanat yapıtları bile kolaylıkla ortaya konur ve izleyici bulur.
Bir şekilde “iyilik hali”ni kaybetmiş ve hastalanmış bir kişi, yakın çevresindeki insanlara kıyasla “normal” ritmini şaşıran bir makineye dönüşür. Sürekli kendisiyle mücadele eder. Şikâyetlerinin tutsağı olur ve kendisine odaklanır. Bu odaklanmadan çıkması ve çevresindeki pozitif özelliklerin farkına varması için, psikolojik danışmanlık veya psikoterapide kullanılacak “sanat” iyi bir araç olur. Psikoterapiyi, terapötik ortamda, değişim için risk alan iki kişi arasında yaşanan ve terapistle danışanın işbirliğini gerektiren süreç olarak tanımlayabiliriz. Bu süreçte kullanılacak “sanat”, danışan ve terapist arasında katalizör görevi yapan ve ortak amaç olan “iyi oluş” için işbirliğini artıran bir etmendir.
Sanat ve şifa üstüne uzman olan Shaun McNiff, iyileşmenin sanatın acıyı kabul etmesiyle başladığından söz eder. McNiff, “Art Heals” adlı kitabının bir bölümünde 15 yıldır hastanede kalan Anthony adlı kronik bir hastayla yaptığı sanat terapisini anlatır. Bu bölümde, Anthony’nin sadece birkaç çizgiyle başladığı ilk zamanlardan, portreler ve üç boyutlu yağlı boya resimler yaptığı döneme kadar geçen süreç aktarılır. McNiff sanat terapisinin Anthony’nin hayatını değiştirdiğini söyler ve sanatın insanların kendi gerçeklerini oluşturmaya yardımcı olduğunu anlatır. McNiff sanat terapisinin iyileştirici, değiştirici ve harekete geçirici güçlerinin araştırmacılar tarafından tek başına bilimsel araştırmalar yaparak bulunamayacağını, ancak terapi esnasında danışanla birlikte sürece tanıklık edilerek gözlenebileceğini belirtir. McNiff’e göre sanat terapisi, “hayat değiştirici” olacak kadar güçlü ve derin farklılaşmalara yol açabilir.