Sanat psikoterapisi bireyler ve gruplarla çalışılabilir. Çift ve aileler de birlikte sanat yaparak aile içi dinamiklere, çatışmaya yol açan zemin ve çözümlerine dair içgörü ve deneyime erişim sağlayabilir.
Sanat psikoterapisi uygulamasında sanatın farklı dallarından yararlanılır. Görsel sanatlar (resim, heykel, fotoğraf, film vs.), hikâye ve şiir yazma, drama, kukla, müzik, hareket ve dans gibi birçok sanat dalı bu sürecin parçasını oluşturur. Bu nedenle çalışılacak mekân ve malzemeler de oldukça önem taşır. İster grupla, ister bireysel olarak çalışırken, kişilerin rahat hareket edebilecekleri, düzenli, güvende hissedecekleri, kolayca malzemelere erişebilecekleri bir sanatsal üretim alanı oluşturulmalıdır. Bu atölye geleneksel bir sanat atölyesi olmak zorunda değil; türlü modifikasyonlarla hastane veya sığınma evinin yemekhanesi gibi yerler de sanatsal yaratım sürecine elverişli ve yaratıcı akışı körükleyecek hale getirilebilir. Malzemelerin kalitesine ve çeşitliliğine dikkat etmek önemli. Bu malzemeler, hasta ve danışanlara kendilerini çocuksu hissettirmemeli, kaliteleri hayal kırıklığı yaratmamalıdır. Sanat psikoterapisinde, sanat malzemesinin yanı sıra yaşamın içinden parçalara yer verilmesi de büyük önem taşır; doğadan toplanmış organik malzemeler ve geridönüşüme katılan atıklar gibi. Farklı malzemelerin her bireyde uyandıracağı duygular ve çağrışımlar bireye özgüdür. Oldukça spontan biçimde gelişir, terapi gündemine ilişkin odak noktaları malzemeye şekil verirken kendiliğinden oluşur. Bir kolaj çalışmasında farklı kâğıt parçalarını tek bir kâğıda yapıştırmak, bireyin kendi içindeki bölük pörçük parçaları bütünleştirmesini; akrilik veya suluboya çalışmalarında farklı renkleri karıştırmak, farklı duygu ve deneyimlerle temas etmesini ve bu duyguları sentezlemesini kolaylaştıran bir süreç sunar. İç dünyaya ait parçaların dışsal şekillere yansıtılarak ve elle tutulur hale geldiği sanatsal üretim deneyimi, bireye hâkimiyet duygusu vererek duygularının yatışmasını, onlarla yüzleşmesini ve yaşamına şekil verme sorumluluğunu üstlenmesini kolaylaştırır. Tüm bu sebeplerden ötürü, sanat alanında malzemelerin çeşitli olması süreci olumlu etkiler ve zenginleştirir. Sanat Terapisti Judith Rubin’e göre, malzemelerin çeşitliliği kişilerin kendi sevdikleri anlatım biçimlerini keşfetmesini ve onları geliştirebilmelerini sağlar.
Sanat terapisi uygulamaları yapılırken bireysel çalışmaların yanı sıra sıklıkla grup çalışmaları da tercih edilir. Grup çalışmalarında genellikle üye sayısı 6-12 arasında değişir. Bu gruplar bazen aynı sorunu paylaşan kişilerle (ortak bir travma yaşamış veya aynı alanda kişisel gelişim sağlamak isteyenler) olabileceği gibi, bazen de farklı sorunlarla bir araya gelen kişilerden oluşabilir. Grupta bazen ortak bir tema işlenir, bazen de grup toplanır ve herkes bireysel olarak çalışır. Sosyal öğrenmenin büyük bir kısmı grup içerisinde gerçekleşir. Bu sebeple grup çalışması, bireylere içinde pratik yapabilecekleri benzer bir ortam sağlamış olur. Benzer ihtiyaçları olan kişiler birbirlerine karşılıklı destek sağlarlar ve problemin çözümünde yardım ederler. Grup sanat terapisinde katılımcılar birbirlerine ilham verebilir, birbirlerinin eserlerinde gizil kalmış kaynak ve anlamlara ayna tutarak göz önüne çıkarabilirler. Duyguların sanatsal ifadesini teşvik eden destekleyici grup zemini, insanın iç dünyasının dışavurum aracılığıyla yeniden şekil bulduğu kabul, aidiyet ve dayanışma hisleri uyandıran restoratif yaşantılar sunar.