Berlin’in 50 kilometre kuzeyindeki Eberswalde–Finow havaalanının pistini fotovoltaik panellerden bir deniz çevreliyor. Kanada, Labrador ile aynı enlemde yer alan Almanya kadar güneş enerjisi kapasitesi geliştiren bir başka ülke yok. Yeni iklim anlaşması birçok ülkede güneş enerjisi kullanımını muhtemelen artıracak.
Zirveye katılan ülkeler, fosil yakıtlardan uzaklaşmayı başlatan tarihi bir uzlaşma sağladı. Kimler kazandı, kimler kaybetti? Ne gibi sürprizler yaşandı? Tüm bunlar ne anlama geliyor?
LE BOURGET, Fransa—Dünyada birlik sağlandı.
İklim değişikliği sorununu çözecek bir uzlaşma peşindeki dünya liderlerinin ilk kez bir araya gelmesinin 20 yıl ardından, geçtiğimiz Cumartesi günü 195 ülke sera gazlarını azaltmayı, kömür, petrol ve doğalgazdan uzaklaşmayı öngören dönüm noktası niteliğine bir anlaşmayı benimsedi.
Fransa Devlet Başkanı François Hollande, Paris saatiyle 19.30’da açıklanan karar öncesinde temsilcilere hitap ederek, “Dünyayı değiştirme şansı hayatta çok nadir ele geçer,” diye konuştu.
Anlaşmanın sağlanmasından sonra bir konuşma yapan BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ise, “Bir zamanlar inanılmaz olan şey, şimdi durdurulamaz duruma geldi,” açıklaması yaptı.
Büyük umutlarla başlayan iki haftalık maraton, herkesi şaşırtan son derece iddialı bir anlaşmayla sona erdi. 31 sayfalık metin, yükselen denizler ve aşırı hava koşullarıyla mücadele etmek için zengin ülkeleri yoksul ülkelere milyarlarca dolar vermekle yükümlü tutuyor ve tüm ülkeleri temiz enerjiye doğru hızlı bir geçişe başlamaya çağırıyor.
Ülkelerin verilen bu sözleri ne derecede tutacaklarını ve yeni kararlaştırılan büyük hedeflere ulaşılıp ulaşılmayacağını zaman gösterecek. Ancak diplomatlar, geleceğe dair bir plan hazırlamada gösterdikleri çabadan gururlular. Hatta ikircikli iklim aktivistleri dahi, anlaşmanın bazı bölümlerinin beklenmedik derecede cesur oluşundan övgüyle söz ediyor.
Dünya Kaynaklar Enstitüsü iklim uzmanı Jennifer Morgan, “Ülkeler, iklim krizinin dönüm noktası niteliğindeki tarihi bir anlaşmada birleşti,” açıklamasını yaptı.
Eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore ise, “Torunlarımız, bundan yıllar sonra insanlığın iklim krizini çözümleme konusundaki medeni cesaretini değerlendirdiğinde, 12 Aralık 2015’e ülkelerin en sonunda harekete geçme kararı verdiği gün olarak bakacak,” şeklinde konuştu.
İşte anlaşmanın dikkat çekici yönleri. Sürprizler, gözden düşenler, anlaşmanın anlamı ne ve bizi taşıdığı gelecek…
SÜRPRİZLER
1,5 Derece
Anlaşma sağlanmış olması gerçeğini bir kenara bırakırsak, belki de en beklenmedik şey hedefin bu derece iddialı olmasıydı. Temsilciler Paris’e, gezegenimize geri dönülemez bir zarar vermeden önce sera gazlarının artışını durdurmak amacıyla gelmişlerdi. Ülkeler daha önceden, ısınmanın 2 dereceyle sınırlı kalmasını sağlayacak hedefler belirlemişlerdi. Oysa yeni anlaşma, dünya ülkelerini küresel ısı artışını “2 derecenin çok altında” tutmakla yükümlü kılıyor. Ve bir taraftan da, “ısı artışını 1,5 dereceyle sınırlama çabası” içinde hareket etmeleri gerektiğini ekliyor.
Yeni iklim anlaşmasında ülkeler, yağmur ormanlarında tarla açılmasına son verilmesi ve ağaç kesimlerinin durdurulması üzerinde fikir birliğine vardılar. Fotoğrafta, Amazonların Brezilya’ya ait kesiminde bulunan Mato Grosso bölgesinde açılan bir tarla gözüküyor. Amazon, fosil yakıtların ardından en büyük ikinci sera gazı salımı kaynağı. [Fotoğraf: George Steinmetz, National Geographic Creative]
Yıllardır başarıya ulaşamayan çabalar göz önüne alındığında, bu tür ifadeler bekleyen temsilcilerin sayısı pek fazla değildi. Ne mi değişti? Bilimsel gerçeklik. Yeni araştırmalar, ısı artışı 2 dereceyle sınırlı tutulsa dahi deniz seviyesindeki yükselişin Marshall Adaları ve Kiribati gibi alçaktaki Pasifik Okyanusu ülkelerinin tamamını sular altında bırakacağını ortaya koyuyor.
1,5 derece hedefi yasal olarak bağlayıcı olmayacak. Ancak sürdürülebirliğe geçişi savunan uluslararası aktivist grubu E3G’den Liz Gallagher, “anlaşmanın yarattığı enerji yaptığımız her şeyi hızlandıracak,” diyor.
Ada Ülkeleri
Bir başka sürpriz, Pasifik Okyanusu uluslarının ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan küçük ülkelerin gücünde ve etkisinde görülen artış oldu. Sergiledikleri dayanışma ve istikrarlı toplumsal öfke, birkaç yıl önce hayal dahi edilemeyecek bir koalisyon oluşturmalarını sağladı. ABD ve Avrupa Birliği’ne üye kimi gelişmiş ülkeler, daha sert önlemler konusundaki çabalarında onları destekledi. Kendisine High Ambition Coalition (Yüksek Kararlılık Koalisyonu) adını veren grubun temsilcileri, son toplantıya ceket yakalarına hindistancevizi dalı takmış olarak katıldı.
Marshall Adaları Dişişleri Bakanı Tony de Brum, son belge görüşmelerinin başlamasından hemen önce Twitter’a bebek sallarken çekilmiş bir fotoğrafını koyarak yanına şu mesajı yazdı: “Onuncu torunum. Bugün onun için mücadele veriyorum.”
Büyük Hedefler
Toplam karbon dioksit salımının yüzde 90’ını temsil eden 187 ülke, Paris’teki buluşma öncesinde gelecek yıllarda salımlarını azaltma planlarını sunmuşlardı. Bu planlar, bırakın 1,5 dereceyi, ısınmayı 2 derecede sınırlama hedefinin bile yakınından geçmiyordu. İki farklı ekip tarafından –biri Almanya’da, diğeri Massachusetts Teknoloji Enstitüsü kapsamında– yapılan analizlere göre, bu planlar uygulanmaya koyulmaları durumunda 2,7 derece ile 3,5 derece arasında bir ısınmaya yol açacaktı.
Ancak delegeler Cumartesi günkü kararla, ülkelerin bu uzun dönemli planları beklenenden daha önce hızlandırması gerektiğinde fikir birliğine vardı. Gelişmeleri değerlendirmek için 2018’den itibaren bir araya gelmeye başlayacak olan delegelerin bir çoğundan, 2020 yılına kadar daha iddialı planlar hazırlaması bekleniyor. Şu anda hakim olan fikir, Cumartesi günkü anlaşma ve teknolojik gelişmeler sayesinde, rüzgar, güneş ve dalga enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklar piyasasında büyük değişikler yaşanacağı ve ülkelerin bu geçişi daha da hızlı ve düşük maliyetli gerçekleştireceği yolunda.
ZİRVENİN KAYBEDENLERİ
Fosil Yakıtlar
Yıllarca süren başarısız çabaların ardından, küresel temiz enerjiye geçiş hızında geçen yüzyıl ortasında yavaşlama yaşandı. Geçtiğimiz yıllarda yeniden geri dönüş yapmasına rağmen, Cumartesi günü imzalanan anlaşmanın fosil yakıt salımlarını tamamen durdurma arzusunu bu kadar güçlü bir şekilde dile getirmesi beklenmiyordu. Belge 20-30 yıl içinde salımın “tepe noktasına” ulaşılması ve sonraki yıllarda da havadaki karbon dioksitin teknolojik yollarla temizlenmesini gerektirse dahi sıfır salıma geçilmesi çağrısında bulunuyor.
Sierra Nevada’nın kar örtüsü 500 yılın en düşük düzeyinde seyrediyor. Kayakçılar, yürüyüşçüler, çiftçiler, ormanlar ve Kaliforniya’daki tüm diğer canlılar kar örtüsündeki düşüşün etkisini hissediyor. Bilim insanlarına göre, son dört yıldır Kaliforniya’yı etkisi altına alan kuraklık iklim değişikliği yüzünden artış gösterecek. [Fotoğraf: Peter Essick, National Geographic Creative]
Ancak en önemli şey, Paris’te toplanan ülkelerin, dünyanın artık fosil yakıt çağının ilerisine geçmesi gerektiğini düşünmesiydi. Bu durumu, ısınmayı 1,5 derecede sınırlama çabasında görmek mümkün.
“Bir başka ifadeyle,” diyor Greenpeace’den Kumo Naido, “Sadece bu rakam bile, kömür şirketlerinin toplantı odalarında ve petrol ihraç eden ülkelerin saraylarında dehşet yaratacak.”
Suudi Arabistan
Petrol devi, olası bir iklim anlaşmasına her zaman en gönülsüz yaklaşan katılımcıydı. Ortadoğu’daki gücünü kullanarak başka ülkeleri de pazarlık masasından uzaklaştırıyordu. Suudi Arabistan, Paris’teki sürece katıldı ama arada sırada engeller çıkararak dünyanın büyük enerji kaynağı olarak gücünü korumaya çalıştı.
Ancak düşen petrol fiyatları ve normalden daha fazla yıpranmış ekonomisiyle Suudi Arabistan, benzeri olmayan büyük bir değişimle karşı karşıya bulunuyor.
KAZANANLAR
İklim Aktivistleri
Eskiden NASA’da çalışan bilim insanı James Hansen ve yazar Bill McKibben gibi aktivistler, son yıllarda her fırsatta fosil yakıtlara saldırdılar, Keystone boru hattı ya da Pasifik Kuzeybatısı’ndaki limanlardan Asya’ya kömür ihracatına karşı çıktılar. Kömür ve petrol varlıklarından uzaklaşmaları için üniversitelere ve vakıflara baskı yaptılar, kimi savaşımları kazanırken, kimilerini de kaybettiler. Tek tek her savaşımın işe yaramadığı şeklinde eleştirilere maruz kalmalarına rağmen istikrarlıydılar. Dünyanın güvenliği için daha fazla fosil yakıtın toprakta kalması gerektiğini tekrar tekrar açıkladılar. Bu strateji, iklim değişikliğinin gündemde kalmasını sağladı ve 200 civarında ülkenin diplomatları da aldıkları kararlar bir anlamda onlarla hemfikir olduğunu gösterdi.
Enerji Yatırımcıları
Fosil yakıtların egemenliğindeki bir dünyadan temiz enerjiye geçmek, kolay veya basit bir şey değil. İş dünyasında yer alan birçok kişi, enerjisini ve elindeki parayı nereye yatırması gerektiği konusunda endişeliydi. Serbest yatırım fonu yöneticileri ve bankacılardan enerji sermayedarlarına kadar birçok kişi, geleceğin neler getireceğine dair bir fikir edinmeye çalışıyordu. Bazıları kömür ve diğer fosil yakıtlardan ayrılışı savunan aktivistlere yakınlık duyuyordu, ancak aynı zamanda hissedarlara karşı da sorumlulukları vardı. Kömür ve petrol yatırımlarından uzaklaşmanın akıllıca olup olmadığına dair güvenceye ihtiyaç duyuyorlardı.
Şimdi durum açıklığa kavuştu.
Almanya geçtiğimiz yıl elektriğinin yüzde 44’ünü kömürden elde etti. Bunun yüzde 26’sı linyit yani kahverengi kömürdü. Welzow-Süd’deki bu taş ocağında 1959 yılından beri linyt çıkarılıyor. Taş kömürü kullanımı son yirmi yıl içinde önemli ölçüde azalırken linyitte değişim olmadı. Almanya’nın 2020 yılı sera gazı salınım hedefine ulaşma yolundan sapmış olmasının nedeni de bu. [Fotoğraf: Luca Locatelli, National Geographic Creative]
Yenilenebilir enerjiye geçişi desteklemek üzere Dünya Bankası ve başka kurumlarla çalışan New Climate Economy’de görevli siyasi bilimci Michael Jacobs, “İstedikleri şey gelecekte ekonominin nasıl biçimleneceğine dair bir işaretti,” diyor. “Bu durum, salım konusunda dünyanın geri dönülemez, değiştirilemez bir ivme kazandığına işaret ediyor. Muhteşem bir şey.”
Fransa Hükümeti
Delegeler ve temsilciler, tüm hafta boyunca Devlet Başkanı François Hollande ve Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un görüşmelere liderlik yönteminden övgüyle bahsettiler. Bazı pazarlıklar başarısız olunca, Fransızlar en öfkeli ülkeleri dahi güçlü hissettirecek yollar buldular. Ve bir taraftan da anlaşma sağlanması için durmadan çaba gösterdiler. Cumartesi günü bile, birlikte hareket etme başarısı gösteremezlerse çocukları ve torunlarının bu günü hatırlayacağı uyarısında bulundular.
BBC analizcilerinden Roger Harrabin hafta başında şöyle demişti: “Delegelere isimleriyle hitap etmeyi seçen Fabius, ortak bir sorunu çözmeye çalışan aile ortamı yarattı. Eğer tüm dünya ülkelerinin siyasetini ve ekonomisini etkileyecek bu muhteşem anlaşmayı gerçekleştirme başarısı sağlarsa, tarihe büyük bir diplomat olarak geçecek.”
Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/paris-iklim-zirvesinde-tarihsel-anlasma/2683