En seçkin aksesuarlarınızın nereden geldiğini sorgulamanın tam zamanı.
Yumurtalarınız organik mi? Şu muzlar adil ticaret sertifikalı mı? Peki ya küpenizdeki opaller?
Yediklerimizin kökenini sorguladığımız ya da sebzelerin mevsim ürünü olup olmadığını, yaşadığımız bölgede yetiştirilip yetiştirilmediğini veya risk altındaki topluluklara yardım amacı taşıyıp taşımadığını hesaba kattığımız bir dönemde yaşıyoruz. Bugün yediklerimiz hakkında çok daha fazla bilgi sahibiyiz. Ama aynısı parmaklarımızdaki pırlantalar, bileklerimizdeki altınlar için de söylenebilir mi?
2020’de yıllık küresel mücevher satışlarının 292 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilirken, mücevherlerin ‘içeriğini’ analiz etme vakti gelmedi mi?
Tüketiciler olarak satın aldığımız takıların kökenini bilmek sorumluluğumuz değilse de en doğal hakkımız, ama hangi soruları sormak gerektiğini herkesin bildiğini söyleyemeyiz. Artık giderek daha fazla sayıda mücevher markası bu soruları bizim için cevaplıyor, tabiri caizse mücevherin içeriğini etikete yazıyorlar.
Ön cephede Chopard var. İsviçreli mücevher ve saat markası, geçtiğimiz mart ayında temmuz 2018’ten itibaren takılarının ve saatlerinin tamamında %100 etik altın kullanmaya başlayacağını açıklamıştı. Bu gelime; “sorumlu kaynaklardan tedarik edilmiş, uluslararası en iyi çevresel ve sosyal standartları karşılayan uygulama onayı almış” materyaller kullanılacağı anlamına geliyor. Başka bir deyişle Fairmined & Fairtrade programlarınca denetlenen artisanal madencilik yöntemiyle elde edilmiş veya Responsible Jewellery Council lisanslı rafinerilerden çıkarılmış altını kapsıyor.
Etik altın inanılmaz kompleks bir mesele, bir yığın organizasyon tarafından takip ediliyor ve sadece madenciliğin çevresel etkileri değil aynı zamanda güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları, adil ücret ve korunmasız toplulukları destekleme faaliyetleri de göz önüne alınıyor. Chopard böylesine büyük bir sorumluluğun altına giren ilk büyük oyuncu.
Yazının devamı RobbReport.com.tr adresimizde