Kötü genetik diye bir şey var mı?

Genetik mirasınızın potansiyelinizi bastırmasına izin vermeyin. Hedeflerinizi aşmak için antrenman yaparak DNA’nızı yenin. Kötü genetik denilen şeyi alt edin.

Genetiğe  karşı çevre savaşında, çevre her zaman kazanır. Olimpik atlet Usain Bolt’a bakın. Diğer tüm kısa mesafe koşucularından gözle görülür bir şekilde farklı: Daha uzun, daha yağsız ve daha uzun bacaklı. 100 m başlangıç çizgisindeki rakipleri genel olarak daha kısa ve tıknaz, çünkü “ideal” olan bu. Genleriniz boy, kilo ve kalça kemiğinizin kaval kemiğiniz ve incik kemiğinize oranla uzunluğu gibi değişkenleri kontrol eder. Bu kısım şansa bağlıdır. Bazı genlerinizi annenizden, bazılarını ise babanızdan alırsınız. Ancak Bolt hepsini geçti. O istisnaydı, siz de olabilirsiniz. Chicken McNuggets’a olan düşkünlüğüne rağmen Usain Bolt sıkı çalıştı. Kocaman ayakkabılarınıza rağmen 180 cm boyunda olmanız NBA tarafından keşfedilme ihtimalinizi düşürebilir. Ancak daha kısa oyuncular da başarabiliyor. Antrenmanlarının odak noktasını yeteneğe çeviriyorlar, daha iyi çalım atmayı, pas atmayı ve basket atmayı öğreniyorlar. Hepimiz DNA’mıza kazınmış bir atletik performansa sahibiz. Zor olan kısım, bunu açığa çıkarmak. Yıllar boyunca Kenyalılar dayanıklılık koşularının üst kademelerini doldurdu. Koşuyla ilgili genetik bir eğilim kanıtlanmamış olsa da bu spor ulusun kültürüne yerleşmiş. Bazı durumlarda da bu bir zorunluluk: Okulunuz evden 16 kilometre uzaktaysa bir an önce yola çıkmanız gerekir. Bu nedenle birçok Kenyalı, hareketsiz Türklere kıyasla potansiyellerini daha iyi görebilecekleri bir konumda.

Genler açısından baktığımızda, birçoğumuz yolun ortasındayız, kaderimizde ne başarı ne de başarısızlık yazılı. Ancak elit fitness seviyesi, ortalama bireyin erişebileceği bir noktada duruyor. Çalışmak, çok çalışmak gerekiyor ancak başlangıçta mümkün olduğunu düşündüğümüzden çok daha fit olabiliriz. Farklılıklarımızdan çok benzerliklerimiz var. Science dergisindeki bir çalışmaya göre, herkes yüzde 99,9 oranında aynı. Ancak koşu dayanıklılığınızı, örneğin doğru ısınma tekniğini seçmek gibi kolay bir şey yaparak yüzde 20 oranında geliştirebilirsiniz.

1 . Bugünlerde, bir ücret karşılığında size fiziksel gücünüzün ve zayıflıklarınızın hangi alanlarda olduğunu söyleyecek DNA testi yapan şirketler var. Ancak onlar, yalnızca genlerinizi özelliklerle ilişkilendirmek için istatistikleri kullanıyor. İşin aslı, bu durumu tamamen anlamıyoruz. Ayrıca, her ne kadar pozitif bir etki amacıyla gerçekleştirilse de sonuçların üzerinizde negatif etkisi olabilir. Sözüm ona genetik yapınız buna uygun olmadığı için bir sporla ilgili herhangi bir çaba gösterme konusunda cesaretinizi kırabilir.

2 . Oysaki bu bir saçmalıktır. Bir şeyden tamamen kaçınmak sadece küçük zayıflıklarınızın göze batan zayıflıklara dönmesini garantiler. Spor kariyeri herkese göre değildir. Eğlence amaçlı spor yapanlarda bu, sıklıkla iyi bir fiziğe sahip olmak veya yaz vücuduna ulaşmakla ilgilidir. Belki de bunlar altın madalya kazanmaktan daha alçakgönüllü umutlar olabilir ancak bunlarda da diğerleri kadar kolayca bahanelerle yoldan çıkmak mümkündür. Kendinize şöyle diyebilirsiniz: “Ailem aşırı kilolu, bu yüzden büyük olasılıkla ben de öyle olacağım.” Ancak bu tarz yenilgiyi kabul eden tutumların, zekice bir beslenme düzeni ve dikkatle seçilmiş antrenman protokolleriyle üstesinden gelinebilir. Tel Aviv Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, 1 hafta boyunca her zamanki kahvaltınızı whey proteinli bir shake ile değiştirerek karın bölgenizden ekstra 1,5 kg kaybedeceğinizi gösterdi.

3 . Eylemleriniz herhangi tek bir gen ifadesinden daha fazla etkiye sahiptir. Uygun bilgiye sahip olduğunuzda, aile geçmişiniz veya bugün aynada ne gördüğünüz fark etmeksizin fiziksel amaçlarınıza ulaşabilirsiniz. Bunun sizin için zor olacağını reddedemeyiz ancak tüm değerli şeyler için bu böyledir. Tek yapmanız gereken ilk adımı atmak.

 

Yorumlar yapılamaz.