Beslenme ve hidrasyonun koşu performansında oldukça önemli bir rolü vardır. Fakat kendinizi trendlere kaptırmayın. En iyi seviyenize ulaşmak için bu beş altın kuralı takip edin.
Biz koşucular kurallara uymayı severiz. Antrenman programımız ne derse onu yaparken, hızımızı artırmayı ve değerli saniyelerden kısmayı umut ederiz. Sakatlıklardan kaçınabilmek için yaklaşık her 1.000 kilometrede bir ayakkabılarımızı değiştiririz. Ancak kontrol manyaklarını kendine çeken bir sporda (ya da bu spor mu bizi kontrol manyağı yapıyor?), performansımızı belirleyecek en önemli etkeni kontrol altına almayı başaramıyoruz – yediklerimizi.
Doğru beslenme ve sıvı alımı, daha iyi bir koşunun kritik bir bileşenidir. Ancak birçoğumuz, bu oyunu hâlâ ya demode kurallara göre oynuyoruz – dev makarna tabakları ya da neon renkli sporcu içeceklerinden biraz daha fazlasını sunan – ya da glüteni tamamen bırakmak gibi son moda diyetleri kovalıyoruz. Bu taktiklerin çoğu bir koşucunun diyetinde yer alırken, konu başarılı bir dayanıklılık atletini beslemeye gelince karbonhidratlardan, elektrolitlerden ve süper yiyeceklerden çok daha fazlasını düşünmemiz gerekiyor.
Northern Arizona Üniversitesi’nden üniversitenin koşu takımlarının beslenme danışmanı Doç. Dr. Jay Sutliffe, “Koşucular genellikle yediklerinin kalitesine ve besleyiciliğine aldırış etmiyorlar; ince oldukları için istedikleri her şeyi yiyebileceklerini düşünüyorlar,” diyor.
Konu buraya geldiğinde, en iyi uzun mesafe koşucuları moda diyetlere kanmıyor; tahıllar, meyveler, sebzeler ve yağsız protein gibi işlenmemiş ve kaliteli gıdaları tüketerek temelde doğruya sadık kalıyorlar. Bunları tüketip, toparlanmayı hızlandırarak ve enerji depolarını tazeleyerek vücudun antrenmana ve dolayısıyla daha iyi bir performansa adapte olmasını sağlayan tüm mikro besinleri alıyorlar. İşleri daha basit tutma gayesiyle araştırmalar yapıp uzmanlara danışarak, beslenme stratejinizi vücudunuzun daha iyi koşması için ihtiyacı olanları ona verecek beş temel kurala indirgedik.