KİM DAHA ÇOK AĞLIYOR?

Amerikalı araştırmacılar, bir grup katılımcıya günlük tutmalarını söyleyerek gözyaşlarının miktar ve sıklığını ölçmeyi denediler, ancak birçok zorlukla karşılaştılar: Erkekler cevap vermekte çekimser kalırken, tüm katılımcılar “gerçek gözyaşının” tanımını tam olarak yapamadılar. Örneğin film izlerken akan gözyaşları da dahil miydi? Her şeye rağmen bazı veriler elde edildi: Yaşın gözyaşları üzerinde etkisi olduğu saptandı. Gözyaşı üretimi 65 yaşından itibaren yüzde 40, 80 yaşından sonra da yüzde 70 azalıyor. En çok da 19-22 yaş arasında ağlandığı tespit edildi. Aynı zamanda kadınlar erkeklere göre beş kat daha fazla ağlıyor.

Oranların tersine döndüğü tek alan ise politika. Örneğin Hillary Clinton’un en ufak bir duygusal davranışı hiç şüphesiz meclisteki yerini kolayca sarsabilirdi. Oysaki Bill Clinton’ın her fırsatta Amerikan vatandaşlarının acılarını paylaşması alışıldık bir tabloydu. Böylece kendine daha insani ve halkına yakın bir imaj çiziyordu. Diğer yandan kadınların bu gibi durumlarda akıttığı gözyaşları ki Shakespeare bunları silah olarak tanımlıyordu, manipülasyon olarak algılanıyor.

Amerikalı sosyologlar Sarah Ullman ve Raymond Knight, ağlamanın çoğunlukla sempati ve merhamet duygularını uyandırdığını ama bazen de tam tersine şiddet duygusunu körükleyebildiğini ortaya koydu. Polislerin bazı tecavüz raporlarını inceleyen sosyologlar saldırganların, kurbanları ağladığında daha çok şiddet gösterdiklerini saptadı.

Gözyaşlarımızı gizlemek veya engellemeye çalışmak yerine onları kabul etmeliyiz, çünkü öfke veya ümitsizliğimiz tavan yaptığında bile ruh halimizin kendini ifade ettiğini ve koruduğunu gösterirler. Şefkat duygularından mahrum bırakılmış bir bebek çığlık atmaya devam eder ama artık ağlamaz, çünkü gözyaşlarının durması aslında tüm ümidimizi kaybettiğimiz anlamına gelir.

Görüntülenme Sayısı:
506
Kategoriler:
Psikoloji

Yorumlar yapılamaz.