Yaz ayları için neler okumak istediğinize karar verdiniz mi? Sıradaki kitabınızı seçmenizi sağlayacak ve biraz da sizi heyecanlandıracağını düşündüğümüz haziran ayına özel öneriler tam karşınızda.
Yeni yazarlara ve okumalara açıksanız, listede keyifli bir ava çıkabilirsiniz. Haydi, şimdi günün tüm yükümlülüklerini bir kenara bırakın, kitaplarınızla aranızdaki o engeli kaldırın.
Zor geçen bir günün etkisinden kurtulmak için yanı başınızda duran o kitabı elinize alın, telefonunuzun sesini kısın ve yeni maceralara yelken açın.
Paulo Coelho – Hippi | Can Yayınları
1970 yılının Eylül ayında, dünyanın merkezi olma şerefi için yarışan iki mekân vardı: Londra’daki Piccadilly Circus ve Amsterdam’daki Dam Meydanı… 1970 yılının Eylül ayında uçak biletleri ateş pahası olduğundan uçakla seyahat ancak elit kesim için mümkündü. Gençlerden oluşan muazzam bir kitle içinse durum farklıydı. 1970 yılının Eylül ayında dünyaya kadınlar hükmediyordu… Genç hippi kadınlar demek belki daha doğru olur…
1970 yılının Eylül ayında, yazarlık hayalleri kuran Paulo, özgürlük peşinde dünyayı dolaşırken Karla’yla karşılaşınca ikisinin de yaşamı kökten değişecekti; Peru’nun kayıp şehirleri, Brezilya’nın zindanları, Amsterdam’ın arka sokakları, İstanbul’un çarşıları bir bütünün parçaları haline gelecekti…
Paulo Coelho’nun kendi yaşamöyküsüne belki de en yakın eseri Hippi, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan barışçıl bir neslin arayış ve dönüşüm öyküsü.
1233
Çocukken öksüz kalan, dede ve ninesinin Çek kırsalında büyüttüğü Jakub Procházka’ya, kendi halinde bir biliminsanıyken Çek Cumhuriyeti’nin ilk astronotu olması teklif edilir. Venüs’le Dünya arasında ortaya çıkan Chopra isimli bulut, gökyüzünü mora çevirmiştir. Yapacağı bu tek kişilik tehlikeli uçuş Jakub’a hem kahramanlık hayalinin gerçekleşmesi için hem de önceki rejimin muhbirlerinden olan babasının günahlarıyla yüzleşmesi için bir fırsat sunar. Bilinmeyene doğru yola çıkan Jakub, ardında hayatının aşkı Lenka’yı geride bırakmayı bile göze alır.
Derin Uzay’da yapayalnızken, Jakub bir hayal olabileceğinden şüphelendiği devasa uzaylı bir örümcekle karşılaşır. Zamanla yakın dost olan ikili zamanlarını sevginin, yaşamın ve ölümün doğası ile Nutella’nın lezizliği üzerine konuşarak geçirirler. Tüm bunlar Jakub’ungörevini tamamlamasına, sağ salim Dünya’ya dönüp Lenka’yla ikinci bir şans elde etmesine yetecek midir?
Sürprizlerle dolu Bir Astronotun Sonsuz Yolculuğu galaksilerarası bir aşk, azim ve keşif seyahati.
Robert Moor – Patikalar Üzerine Bir Keşif | Kolektif Kitap
“Seni o yere tekrar bağlayacak ve onu senin kılacak bir hikâye her zaman vardır.”
Patikaların Jared Diamond’u gazeteci Robert Moor hevesin deneyime, merakın bilgeliğe, dünyanın iddiasının dünyayı anlayışa adım adım dönüştüğü bilgi dolu bir yürüyüşe çıkarıyor okuru. Görünmez karınca patikalarından kıtaları bağlayan yürüyüş yollarına, otobanlardan internet ağlarına çok farklı şekillerde patikalar inşa ettiğimizi ve bunların dünyayı anlamamıza nasıl yardımcı olduğunu anlatıyor.
Robert Moor bizzat yürüdüğü patikaların tarih öncesinden kalma izlerini incelerken insanlığın kadim sorularında, tıpkı bir yolu şekillendiren izler gibi birikmiş cevapları hatırlatıyor: Düzen kaostan nasıl çıktı? Hayvanların denizden karaya sürünerek çıkmaya başladıkları yolculukları bir kıtadan diğerine uzanacak genişliğe nasıl ulaştı? İnsanın doğa ve teknolojiyle ilişkisi bizi çevreleyen dünyayı nasıl şekillendirdi? Ve son olarak her birimiz kendi yaşam patikalarımızı nasıl seçeriz?
“Yabana ilişkin rastladığım en kısa ve öz tanım bu: ben olmayan. Orada, kendi imgemiz içinde yeniden şekillendirmemiş olduğumuz o tek yerde, çok derin ve kadim bir bilgelik biçimi bulunabilir. Albert Camus ‘Bütün güzelliğin kalbinde insan dışı bir şey yatar,’ diye yazmıştı. Bu insan dışı yüreği yalnızca aşinalığın pembe gözlükleri indiğinde görürüz.”
G. W. F. Hegel – Felsefe Tarihi, Thales’ten Platon’a Grek Felsefesi | NotaBene Yayınları
Hegel’e göre; önemli olan, hangi filozofların hangi düşünceleri ileri sürdüğünün eklektik bir betimlemesi değildir, düşüncenin, filozofları ve felsefeleri tarih içinde belirlenimlerinin sımsıkı ilişkiselliği altında nasıl görünüşe çıkardığıdır.
Hegel’in differentia specificalarından biri tam da burada işte: felsefe tarihi, düşüncenin “hiçlikten” gelen başıbozukluğunun tin formunda kazanmış olduğu zorunluluk yolunda kimseye kahramanlık payesi vermez. Bir kavram olarak felsefe, hakkını arar ve bu yolda içinden geçmiş olduğu tüm dolayımları yoklar; onu kendine benzetir, kendini onda kurar. Hegel’in Felsefe Tarihi uzun macerası boyunca sadece bunu anlatır.
Margit Schreiner – İnsan Dengesi | Yapı Kredi Yayınları
Arkadaşlarıyla birlikte, medeniyetten uzak ıssız bir adada tatil yapmayı planlayan orta yaşı çoktan geride bırakmış bir çift, yola çıkmadan hemen önce Sarah’nın kapılarında belirmesiyle şaşkına döner. Anne babasını uzun yıllardır tanıdıkları bu genç kız, adada anlatıcı ve kocasına eşlik eder. Sarah, bu sakin ama gergin günlerin birinde, beklenmedik bir biçimde, günlüğünü anlatıcıya gösterdiğinde trajik geçmişi ortaya çıkar. Bu geçmişle hesaplaşması gereken sadece o değildir artık… Eserleri çeşitli dillere çevrilen, Avusturyalı ödüllü yazar Margit Schreiner’den, keder, zaman ve varoluşun sorumluluğu üzerine akıllardan çıkmayacak bir anlatı.
Ertesi sabah zaman devrilmeye başladı. Az önce sonsuz gibi görünen zaman artık sınırlıydı. Adada sadece üç günümüz kalmıştı! Artık hayal kurmaya, uzun uzun düşünmeye, karar alacağımız birtakım konuşmalar yapmaya, yazmaya başlamaya zaman yoktu, nihayet bir kez olsun eski koyun ağılında gecelemeye ya da adanın güney ucundaki marinaya yürüyerek gitmeye yine zaman yoktu. Adaçayı toplayıp kurutmaya, evde salamura yapmak için tepedeki zeytinlikten zeytin toplamaya ya da denizden çıkan kütüğü boyamaya bile zaman yoktu. Zaman darlığından felce uğramış gibiydim. Sarah’nın günlüğü komodinimin üzerinde duruyordu.
Haruki Murakami – Rüzgarın Şarkısını Dinle | Doğan Kitap
Kesinlikle güzel biri değildi. Ancak “güzel biri değildi” demekle ona haksızlık etmiş olurum. “O, kendine yakışır güzelliğe sahip biri değildi” demek daha doğru bir ifade olur.Tek bir fotoğrafı var bende. Fotoğrafın arkasında tarih ve not da var; 1963 Ağustos. Başkan Kennedy’nin başından vurulduğu yıl. Yazlık bir yerlerde gibi, sahildeki dalgakırana oturmuş, biraz keyifsiz bir şekilde gülümsüyor.
Saçı Jean Seberg modelinde kısacık kesilmiş, kırmızı çizgili kumaştan, uzun kollu bir elbise giymiş. Hem biraz tuhaf, hem de güzel görünüyor. İnsanın yüreğine dokunan bir güzellik bu. Kız arkadaşımın neden öldüğünü kimse bilmiyor. Kendisinin bilip bilmediğinden de şüpheliyim nedense.
Haruki Murakami’nin yirmili yaşlarının sonunda yazdığı, çevrilmesine yıllar sonra izin verdiği ilk romanı Rüzgârın Şarkısını Dinle Murakami okurlarını şaşırtacak ipuçlarıyla dolu…
Yasmina Reza – Ne Mutlu Mutlulara | Can Yayınları
Adını Borges’in bir cümlesinden alan Ne Mutlu Mutlulara, artık hükmedemedikleri gündelik hayatın girdabına kapılmış on sekiz karakterin art arda söz aldığı çağdaş bir insanlık komedisi.
Gelecek hayallerinden vazgeçmiş, arzularını yitirmiş, hayatla yenişemeyen sıradan insanların aşkla, iktidarla, dostlukla, hastalıkla, başarıyla, ölümle, aileyle ilişkilerini kimi zaman derin bir melankoliyle kimi zaman da keskin bir mizahla mercek altına alan Yasmina Reza birbirine değen bu hayatlara sızmış.
Duygusal açmazlarıyla yüzleşen her yaştan kadınların ve erkeklerin boy gösterdiği on sekiz kişilik bu orkestrayı ustaca yöneten yazar ritim duygusunu hiç yitirmeden, ayrıntıları ince ince işleyerek bu aksak hayatların ve yaralı insanların öykülerini sarsıcı ve hayret verici bir gerçekçilikle aktarmış.
Kaynak: http://www.marieclaire.com.tr/haziran-ayinda-okumaniz-gereken-kitaplar/