Geçtiğimiz ay yayımlanan ve kaplan sayılarının arttığını gösteren bir WWF araştırması, korumacılık çabalarına zarar verdiği gerekçesiyle eleştiriliyor.
Üstü açık cipimizle Hindistan’ın Kaziranga Ulusal Parkı’nın çamurlu yollarında ilerliyoruz. Birden arka kısmı kayıyor. Bizi fark eden bir geyik sürüsü tiz uyarı sesleri çıkararak bizden kaçıyor. Aracımızı bir pamuk ağacının altındaki açıklığa doğru çekiyoruz, ve devasa bir Bengal kaplanı erkeği uzun otların arasından beliriveriyor. Açıklıkta bir süre volta atıyor, sonra karşı yöne doğru ilerleyerek gözden kayboluyor.
Bunlar 2008’de, ben ülkedeki kaplanların yüzde 60’ının son beş yılda yok olduğu gibi sarsıcı bir haber yapmak üzere Hindistan’a gittiğimde gerçekleşiyor.
Aslında kaplanların sayısının azaldığı filan yoktu. Yabandaki kaplan sayısına yönelik önceki tahminler fazlasıyla yüksekti sadece. Hint hükümeti kaplanların sayısını ortaya çıkarmak için ilk kez bilimsel açıdan güvenilir fotokapan yöntemleri kullanmıştı. Bu yöntemle hayvanların uzaktan çekilen fotoğraflarına bakılarak çizgilerinin desenleri karşılaştırılıyor ve her bir birey tek tek tespit ediliyor. Önceki yöntemler, aynı hayvanın birkaç kez sayılmasına yol açabilen ayak izi sayma yöntemini kullanıyordu.
Söz konusu kaplanlarsa rakamlar hep önemli. Nisan ayında WWF ve Küresel Kaplan Forumu “100 yıldır ilk kez kaplan sayılarında artış olduğunu” söyleyen bir araştırmayı yayımladığında yeni bir tartışma başladı. Araştırma, kaplanların yaşadığı ülkelerin yaptığı tahminleri kullanarak oluşturulan raporda 2010 yılında 3200 olan kaplan sayısının günümüzde 3890’ı bulduğunu ve böyle giderse on yıl içinde kaplan sayısının ikiye katlanacağını söylüyordu.
Uluslararası medya kuruluşları haberi büyük bir sevinçle karşıladı ve duyurdu. Ancak bu araştırmanın yayımlanmasından günler sonra önde gelen dört kaplan biyoloğu, araştırma üzerindeki endişeleri hakkında ortak bir bildiri yayımladı ve WWF araştırmasının ortaya koyduğu sonuçları ve yarattığı iyimser havayı açıkça sorguladı. Biyologlar “sorunlu yöntemleri veya zayıf ya da eksik veriyi allayıp pullayarak insanları mutlu edecek haberler üretmenin doğa korumacılığına köstek olduğunu” söylüyorlardı.
Çinli yetkililerin el koyduğu kaplan postları. Hayvanlar yönelik en büyük tehdit, kaplandan elde edilen ürünlere yönelik talebin tetiklediği yasadışı avcılık. [Fotoğraf: Xi Zhinong, Minden Pictures/National Geographic]
Daha etkili fotokapanlar ve Bhutan’da kullanılan ve yeni kaplanları ortaya çıkaran DNA analizi ve genişletilmiş saha araştırmaları gibi yöntemler, artık Hindistan’ın koruma alanları dışında yaşayan kaplanların sayılmasını da mümkün kılıyor.
Ancak daha önce görülmemiş bölgelerde bu büyük kedilerin sayımını yapmak, sayılarının arttığı anlamına gelmiyor illa. Açıklamaya imza atan biyologlardan biri olan ve kaplan korumacılığı yapan Panthera adlı STK’nın kaplan programının yöneticilerinden biri olan John Goodrich’e göre bu yalnızca daha isabetli bir veri topladığınız anlamına geliyor olabilir. Kaplanlara rastlamanın zorluğu ve yaşam alanlarının sapa, uzak arazilerden oluştuğu göz önüne alındığında, yabanda tam olarak kaç kaplan bulunduğunu bilmenin mümkün olmadığını söylüyor.
Her ülke farklı bir yöntem kullanıyor, ve bazılarının kullandığı yöntemler kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. Rus araştırmacılar, Hintli yetkililerin 2008 yılındaki yüksek tahminlerine yol açan ayak izi sayma yöntemini kullanıyor örneğin. Nepal’in verileri üç yıllık, Sumatra’nınkilerse 2011 yılından kalma. Geçtiğimiz sene Hindistan’ın önde gelen kaplan biyoloğu ve Yaban Hayatı Koruma Topluluğu’nun Asya sorumlusu Ullas Karanth, ülkesindeki kaplan nüfusuna dair bir tahmin yürütmek için kullanılan matematiksel modelleri tartışmaya açtı ve kaplan sayısında yaşandığı öne sürülen yüzde 30’luk artış hakkında şüphe yarattı. Geçtiğimiz ayki araştırmaya göre 520 ila 690 “yeni” kaplana ev sahipliği yapan Hindistan, geride kalan yabanıl kaplanların en büyük sığınağı durumunda.
Kayda değer çaba, para ve siyasi irade sayesinde kaplan nüfusu, Orta Hindistan’daki koruma alanları, Himalaya yamaçları ve Batı Gat dağları başta olmak üzere bol ava sahip ve iyi korunan arazilerde yavaşça toparlanıyor.
“Neyi Kutluyoruz?”
Hindistan’ın Ulusal Yaban Hayatı Kurulu’ndan Prerna Bindra, genele bakıldığında kaplanların büyük tehlike altında olduğunu söylüyor. “Beni endişelendiren şey [bu araştırmanın] yarattığı rehavet,” diyor. Kaplanların 2010’dan bu yana Laos, Vietnam ve Kamboçya’da neredeyse yok olduğunu, ayrıca Hindistan’ın önde gelen kaplan arazilerinin bazıları barajların, madenlerin ve diğer altyapı projelerinin tehdidi altında olduğunu söylüyor. “Öyleyse neyi kutluyoruz?”
20. yüzyılın sonunda Asya’da 100 bin kaplan yaşıyordu. Günümüzde kaplanlar eski yaşam alanlarının yüzde 7’sine sıkışmış durumda. Ayrıca yaşam alanı “adacıklarına” sıkışmış izole nüfuslar, aile içi çiftleşmelerle, dolayısıyla uzun dönemde kendilerine zarar verebilecek koşullarla karşı karşıya.
Kaplanlar tek bir tür olmadığından elde edilen rakamın beş alt tür arasında paylaştırılması gerekiyor. Bu yönden bakılınca durumları daha da kırılgan bir hal alıyor. Nepal, Bhutan ve Hindistan’da 2633 Bengal kaplanı yaşıyor. Geriye kalan 1257 kaplanlık küçük grup ise dört alt tür arasında bölüştürülmüş durumda. Sibirya, Çinhindi, Malezya ve Sumatra kaplanlarının soyu neredeyse tükenmiş durumda.
En büyük tehdit ne mi? “Yasadışı avcılık,” diyor Goodrich ve kaplanların son beş yılda yaşam alanlarının yüzde 40’ında avlanarak yok edildiğini söylüyor. Yani tamamen kusursuz durumdaki yaklaşık bir milyon kilometrekarelik, Mısır büyüklüğündeki bir alan öyle boş yatıyor.
Kaplan uzuvlarına yönelik talep patlamış durumda. “Hindistan’ın 2016’nın ilk çeyreğindeki yasadışı kaplan avcılığı verileri geçtiğimiz 15 yılın en yüksek rakamları,” diyor Delhi merkezli Hindistan Yaban Hayatı Koruma Vakfı genel müdürü Belinda Wright.
Kaplan uzmanı Judith Mills bunun nedenini açıklıyor. “Asıl sorun büyük güçlerin kaplan ürünleri için yarattığı talep. Özellikle Çin’de. Ülkedeki çiftliklerde 6000 kaplan yaşıyor ve halılara, kaplan kemiği şarabına ve diğer statü sembolü ürünlere dönüşmeyi bekliyor,” diyor Mills. Bu da yabanda yaşayan her bir kaplanın bir fiyatı olduğu anlamına geliyor. 182 ülkenin imzaladığı bir anlaşma, kaplan çiftliklerinin kapatılmasını ve kaplanların ticari amaçlarla üretilmesinin yasaklanmasını öngörüyor.
Kaplanlar eski yaşam alanlarının yalnızca yüzde 7’sinde yaşıyor. [Fotoğraf: Steve Winter, National Geographic Creative]
Bu sırada Çin’de 1989’dan kalan bir yaban hayatı yasasının değiştirilmesi ve esaret altındaki yaban hayvanlarının ticaretinin yapılmasının suç kapsamından çıkarılması tartışılıyor. Eğer bu gerçekleşirse hükümet daireleri tehlike altındaki türlerin üretilmesine ve ticaretine izin verebilecek.
Uzun lafın kısası şampanyalar patlatmak için henüz çok erken; ancak uzmanlara göre eğer kaplan ürünlerine yönelik talep dizginlenir ve kilit önemdeki kaplan üreme alanları sıkıca korunursa, bu muhteşem hayvanları kurtarma şansımız hâlâ mevcut.
Sharon Guynup yaban hayatı ve çevresel sorunlar hakkında yazılar yazıyor. Wilson Center’da kamu politikaları üyesi olan Guynup aynı zamanda Tigers Forever: Saving the World’s Most Endangered Big Cat adlı kitabın da yazarlarından biri.
Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/kaplanlarin-sayisi-gercekten-artiyor-mu/3786