En Korkunç ‘Selfie’ler

Dünyanın En Korkunç 'Selfie'leri

Ölü halinizin heykelini yapması için bir sanatçıya bir servet öder miydiniz?

Öldükten sonra, bir deri bir kemik kalmış ve neredeyse çıplak heykelinizi yapması için bir sanatçıya para ödemek oldukça tuhaf bir fikir. Bugün bunu söylemek kolay tabii, çünkü artık böyle bir moda yok. Christina Welch’e göre, ortaçağın son dönemlerinde bazı zengin kişiler ve aileler, cansız bedenlerinin heykellerini yaptırmak için yüksek fiyatlar ödüyorlardı.

Bir nevi “selfie”. En korkuncundan.

Ölü heykelleri bazen kişinin kendisi tarafından sağken ısmarlanıyor, bazen de yakınları tarafından kişinin ölümünden hemen önce ya da sonra yaptırılıyorlardı.

İngiltere’nin Winchester Üniversitesi’nde teoloji okutmanı olarak görev yapan Welch, transi olarak bilinen bu yontuların İngiltere ve Galler’deki 41 örneğini incelemiş. Bu ayın başlarında New York’un Brooklyn semtindeki Morbid Anatomy Müzesi’nde verdiği konferans öncesinde National Geographic’e konuşan Welch, ortaçağ şövalye ve rahiplerinin neden gelecekteki cesetlerinin yontusunu istemiş olabileceklerini anlattı.

Transi nedir? 

Transi “göçüp gitmiş” anlamına gelen Fransızca bir kelime. Yani transi, bir ölünün betimlendiği her şekil bir transi aslında. Benim incelediğim, transi sanatının belirli bir türü.

Kimliği bilinmeyen varlıklı adamın yontu kadavrası İngiltere, Feniton’daki St. Andrew’s Kilisesi’nde duruyor. [Fotoğraf: Christina Welch]

Kimi betimliyorlar? 

Benim incelediğim transiler sadece İngiltere ve Galler’de olanlar. Hepsi varlıklı birini betimliyor. Kimlikleri bilinen kişiler üst düzey papazlar, krallık şövalyeleri, içlerinde bir de kadın var, geri kalanlar zengin tüccarlar.

Yontular şimdiki ölçülerle en kalitelisinden lüks araba fiyatına mal oluyordu. İnanılmaz pahalıydılar. En yakındaki taş ustasına gidip alacağınız bir şey değillerdi.

İki farklı tarzda oluyorlar. Kefene sarılı halde, eliyle topladığı kumaşla genital bölgesini örtmüş halde yatan, bir deri bir kemik kalmış çıplak yontu figürler var, bir de diriliş büstüyle birlikte betimlenmiş çocuklar var. Ama çoğu sadece yontu kadavralar.

John Fitzalan’ın yontu kadavrasında kaburgalar ve boyun kasları belirgin. [Fotoğraf: Christina Welch]

Yapılma nedenleri ne? 

Memento mori olarak biliniyorlar. Amaç heykelde gördüğünüz, arafta acı çekmekte olan kişi için dua edilmesi. Eğer babanız veya anneniz araftaysa, onlar için dua ettirirdiniz, bu sayede arafta daha az zaman geçirir ve daha az acı çekerlerdi. O zamanlar dindar olmak gerçekten önemliydi. Yani eğer zenginseniz fakir evlere sadaka verirdiniz, onlar da karşılığında sizin ruhunuza dua ederlerdi.

Benim öne sürdüğüm şeylerden biri, çok zayıf oldukları için –çoğu anoreksik duruyor– içsel anlamda ruhi bir tevazuları olduğunu göstermeye çalıştıkları yönünde. O dönemlerde varlıklı kişiler çok iyi besleniyorlardı ve anoreksiyadan çok obeziteye bağlı hastalıklardan ölüyorlardı.

Anatomik olarak o döneme göre görülmemiş doğruluktalar.

İlki 1420 ila 1425 yılları arasında ısmarlanmış. Özellikle Kuzey Avrupa’da o dönem üzerine düşündüğümüzde, aklımıza genelde anatomik bilgideki yetersizlik geliyor.

Heykeltıraşların bugünkü gibi canlı modelleri yoktu çünkü bir başkasının önünde çıplak durmak çok utanç verici bir şey olarak kabul ediliyordu. 1420’ler için bu derecede bir anatomik detayın –bazılarının damarları var, kas detayı var, ayakta kemik detayı var– gösteriliyor olması muhteşem.

İngiltere, Denston’da bulunan St. Nicholas Kilisesi’ndeki bilinmeyen bir adama ait yontu kadavra onuru için kendisini örtmüş.  [Fotoğraf: Christina Welch]   

Nasıl böylesine detaylı çalışmış heykeltıraşlar? 

Bir teorim var ama tartışmaya açık. Bir deri bir kemik kalmış ölülere ulaşmak için doktorlara para ödediklerini düşünüyorum. Kulağa çok şaşırtıcı gelebilir ama tarihte bu tür ilk uygulama değil. Ford Madox Brown’dan bir şiiri resimlemesi istenmişti, istediği anatomik detayları elde etmek için arkadaşlarından birisi kendisine kadavra bulmuştu.

Heykellerden bazıları yarı canlı gibi yontulmuş. Adeta bir şeye karşı koyuyorlarmış gibiler. 

Evet, hepsi olmasa da çoğu bu şekilde yontulmuş. Gergin bir şekilde yontulmuşlar, yaşam ile ölüm arasında sınırdalar, ağızları açık, gözleri yarı kapalı, acı içindeymiş gibi duruyorlar.

Yine söyleyeyim, oldukça tartışmalı bu konu. İngiltere ve Galler’de, arafta olduğunuz sırada bedeniniz çürürken arafın acısını fiziksel olarak hissedeceğinize inanılıyordu. O zamanki araf resimlerine ve yazılarına bakılınca dilinin çok içgüdüsel olduğu görülüyor. Bir yönüyle arafın çok kötü bir yer olabileceği, mümkün olduğunca iyi bir hayat sürmek gerektiği düşüncesini pekiştiriyordu.

 

 

 

 

Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/dunyanin-en-korkunc-selfieleri/2470

Görüntülenme Sayısı:
657
Kategoriler:
National Geo · Tarih

Yorumlar yapılamaz.