Çocuklarımızın yanındaki varlığımız yeterli mi? Bu soru ailelerde genellikle suçluluk duygusu uyandırıyor. Peki, zamanımız olmadığında, onların temel ihtiyaçlarını nasıl karşılayabiliriz?
Çeviri: Nihan KARAHAN
“Nicelik değil, nitelik önemlidir.” İşte hiçbir ebeveynin kaçamadığı kremalı pasta tadında klişe sözlerden biri. Bu sıradan ifade etrafta o kadar çok sarf ediliyor ki ebeveynlerin suçluluk duygusunu hafifletmek için söylenmiş politik olarak doğru bir dize olup olmadığı sorusu akla geliyor. Psikanalist ve Pedopsikiyatr Myriam Szejer ile Psikanalist ve Klinik Psikolog Laurence Croix, bu sorudan yola çıkarak çocuklarla geçirdiğimiz zaman hakkında bizleri aydınlatıyor.
ÇOCUKLARIMIZA NEDEN ZAMAN AYIRMALIYIZ?
“Çocukların kendilerini iyi hissetmesi için ebeveynleri ile sürekli temasta oldukları bir ilişkiye ihtiyaçları vardır” diyerek söze başlıyor Myriam Szejer. Çocukla paylaşılacak zaman, onun kendini duygusal olarak güvende hissetmesi için gereklidir. Benliklerini sağlam bir şekilde oluşturabilmek için bebeklerin sıcaklığımızı hissetmeye ve kucaklanmaya nasıl ihtiyaçları varsa, daha büyük çocuklar da bakılma, görülme, dinlenme ve takdir edilmeye ihtiyaç duyarlar. Çocuklarımıza ayırdığımız zaman, onların özgüvenlerine katkıda bulunur ve büyümelerini sağlar. Yanlarında olmamızın verdiği güvenle çevrelerini keşfe çıkarlar, araştırırlar ve deneyimlerler. Bizden bağımsız olmayı bu şekilde öğrenirler. Onlara verdiğimiz ilgi, gelecekteki bağımsızlıklarının şartıdır. Tabii ki bu ne onların emrine amade olmayı ne de her dediklerini yerine getirmeyi içeriyor. Ebeveyn olarak rolümüz daha çok, sınırların var olduğunu, hayal kırıklığını kabullenmeyi, sabretmeyi ve azimle devam edebilmeyi öğretmeyi içeriyor. Çocuklarımıza bu şekilde eşlik edebilmek içinse zamana ihtiyacımız var.
EBEVEYNİNİ ÖZLEYEN ÇOCUK NASIL HİSSEDER?
Pedopsikiyatr Szejer, çocuklarda özlem hissini şu şekilde açıklıyor: “Çocuklar özlem duygusunu terk edilme hissiyle karıştırabilirler. Hatta anne ve babası onlara yeterli zaman ayırmıyorsa, suçu kendilerinde bulabilirler.” “Yeterince uslu değil miyim?”, “İlgiye değer bir özelliğim yok mu?” gibi çocukta oluşabilecek bu tür inanışlar, onların kendilerini değersiz görmelerine ve çocuk depresyonuna zemin hazırlayabiliyor.
Acı çekmeye başladıkları bir eşik var mı? Myriam Szejer’e göre, çocukları günde bir saat görmek yeterli değil. Yine de nicelik bir referans noktası olarak alınmamalı. Eğer çocuk bu konuda güçlük çekiyorsa, ilgi ihtiyacını hoş olmayan davranışlarla ifade eder. Ebeveynin peşinden ayrılmayan, agresif ve zahmetli bir çocuk haline gelir. Bu tutumları yersiz bir “merkezde olma arzusu” veya “kapris” olarak yorumlamak hatadır. Çoğu zaman çocuklar yerlerinden ve değerlerinden emin olmak isterler. Bu noktada söz konusu olan onlara iki kat fazla zaman ayırmak değil, yanlarında daha “mevcut” olmaya çaba sağlamak.
Çocuğun “yanında” bulunmak ne anlama gelir? Yanında olmayı, mevcut bulunmayı, “Çocuklar ile kaliteli bir iletişim kurmak” olarak açıklıyor Laurence Croix. Ebeveynden biri seyahatteyse veya bir süreliğine başka bir yerde yaşaması gibi bir durum söz konusuysa, yani çocuğun yanında gerçekten olmadığı zamanlarda, uzaklaşmanın sebepleri ve dönüş tarihi hakkında çocuk bilgilendirilebilir. Böylece bu ayrılık çocuk tarafından kötü bir şekilde yaşanmaz. Myriam Szejer, Pediatrist ve Psikanalist Françoise Dolto’nun çocukların hatta yeni doğmuş bebeklerin bile onlara adapte edilmiş doğru bir açıklama duymaya ihtiyaçları olduğunu ortaya çıkardığını paylaşıyor. Mevcut bulunmanın tersi ise, Laurence Croix tarafından, “Bazı ebeveynlerin fiziksel olarak yanlarında bulunmaları, ancak psikolojik olarak aslında orada olmamaları” olarak tanımlanıyor. Yorgun, üzgün veya günün sorunları konusunda endişeli olduğumuzda, çocuklarımızın ihtiyaç duydukları dinlemeyi ve ilgiyi onlara vermeyi başaramayabiliriz. Bu, sürekli olmadığı sürece o kadar önemli bir durum değil. Böyle bir konumda, ruh halimizdeki huzursuzluğu baskılamaya çalışıp “yarım” bir şekilde çocuğa eşlik etmek yerine, ona bizden böyle bir durumda ne bekleyebileceğini açıklamak daha uygun olur. “Sana şu an iyi kulak veremiyorum ama müsait olduğum ilk anda seni dinleyeceğim” gibi cümleler kurabilirsiniz. Böylece ona, kendisini iyi hissetmesine dair olan hassasiyetimizi ve ilgimizi ifade etmiş oluruz. Çocuğun bekleme ve sabretme gücünü alacağı kaynak da budur.
DİKKATİMİZİ NASIL ÇOCUKLARIMIZA VEREBİLİRİZ?
İkinci adım olarak, kendini dinlemek ve çocukların yanında mevcut olmaktan bizi alıkoyan sebepleri bulmaya çalışmak, nasıl daha dikkatli olabileceğimizi anlamamızı sağlar. Söz konusu sebep nedir? Yorgunluk mudur? Eve dönüş ve çocuklarla geçireceğimiz vakit arasında geçiş filtreleri yaratmayı öneriyor Laurence Croix. Başka bir deyişle duş almak, kıyafetlerini değiştirmek ve nefes almak için 15 dakika kendine ayırmak… Ama belki de onlarla ilgilenmekte karşılaştığımız güçlük, suçluluk duygumuzun bir yansımasıdır. Yeterince yanında olamıyoruz, o zaman ne işe yarayacak ki? “Çocuklarımızı kusursuz şekilde mutlu etmek o kadar isterdik ki… Ancak Freud’un bize öğrettiği gibi, mükemmel ebeveyn diye bir şey yoktur. Mükemmel çocuk da yoktur!” Pediatrist ve Psikanalist Donald W. Winnicott’un çocuklar üzerine yaptığı çalışmalarında birçok kez altını çizdiği “yeterince iyi” ebeveyn olmayı kabullenmek maalesef her zaman kolay değil. Bu fikir, ulaşılması zor idealleri gerçekleştirmeye çalışıp karşılarında yenilmek yerine, gerçekliğin getirdikleriyle hareket etmeyi öneriyor. Çocuğunuzun tavırları, ağlaması veya kızgınlığı kafanızı karıştırıyor olabilir. Davranışının arkasındaki bilmeceyi çözmek için mutlaka onu dinlemeye zaman ayırmanız gerekiyor. İşinizi bir süreliğine bırakmak, onun hizasında diz çökmek, ellerini ellerinizin içine almak, gözlerine bakmanız krizi sakinleştirmenize yardımcı olur. Çocuk ihtiyaçlarının anlaşıldığını hisseder ve kendini sonrasında daha iyi ifade eder.
ÇOCUKLARLA NASIL VAKİT GEÇİRMELİ?
Varlıklarının bizim için önemli olduğunu ve onlarla mutlu olduğumuzu gösteren her tür aktivite yapılabilir. Beraber oyun oynayarak, resim yaparak ve ödevlerine yardım ederek yeni şeyler öğrenmelerine yardım edebiliriz. Müzik, kitaplar veya spor hakkındaki tutkularımızı paylaşarak onlara aktarabiliriz. Beraber geçirilen zamanın illa “üretici” olması gerekmiyor. “Eğlenmek ve şakalaşmak gibi yakınlık ve dinlenme kategorisine giren her şey ilişki bağlarını sıkılaştırır” diyor Laurence Croix ve ekliyor: “Bu tarz iletişim yetişkinlerin sadece stres içinde yaşamadıkları ve çocuklarının varlığının onları mutlu ettiği anlamına geliyor ve genç danışanlarıma güven sağlıyor.” Zamanımız gerçekten kısıtlıysa, yaratıcılıklarını ve zevklerini öne çıkarmak için onlara becerilerini kullanabilecekleri hareketler öğreterek, yapmak zorunda olduğumuz yemek hazırlama, alışveriş ve temizlik gibi görevlere çocuklarımızın da yardım ederek katılmasını sağlayabiliriz. Ayrıca arabayla yolculuk, bekleme salonları ve banyo zamanı da hafızalarında kalacak sohbetlerin yapılabileceği birçok yakınlık alanından sadece bir kısmı. Bazen de hemen şu an onlarla oyun oynamak istemediğinizi, kendinizle ilgilenmeye ihtiyacınız olduğunu ve çocukların yetişkinleri bir süreliğine yalnız bırakmaları gerektiğini söyleme hakkınız var, çünkü her şeyin bir zamanı var.
Kaynak: http://www.psychologies.com.tr/cocuklarinizla-kaliteli-zaman-gecirin/