Yapılan araştırmalar çocukların adalet duygusuna ve iyiye eğilimli olduklarını gösteriyor. Bu prensipten yola çıkan Psychologies, ebeveynleri çocukları gerçek anlamda insan yapacak beş niteliği geliştirmeye davet ediyor.
Yazı: Flavia Mazelin Salvi
Çeviri: Dilara Adaş
1- SORUMLULUK
Bir hatayı kabullenmesi için çocuğun yanılmaya ve yanlış yapmaya hakkı olduğunu bilmesi, bunu deneyimlemesi ve hatta söz konusu hatanın ebeveyn tarafından suçluluk kaynağı haline getirilmemesi gerekiyor. Bu, çocuğun hatalarından ders çıkarmasına ve başkalarını ya da şartları suçlamaksızın onların sorumluluğunu alabilmesine olanak tanıyor. Elbette ki bazı ihlaller cezayı hak ediyor. Fakat çocuğun bu konuyla ilgili önceden uyarılması gerekiyor. Böylelikle özne konumuna gelen çocuk, yaşına ve söz konusu ihlale bağlı olarak davranışlarından sorumlu olacağını anlıyor.
2- DÜRÜSTLÜK
Çocuklar uydurabilir, gizleyebilir ve olayları gerçeklikten saptırabilirler. Bunu, ebeveynlerinin hoşuna gitmek veya bir cezadan kurtulmak için ya da herhangi bir durumu ve risklerini anlamadıklarında gerçeği söylemeye ikna olmadıkları için yaparlar. Çocuğun gerçeği söylerken kendisini rahat hissedebilmesi için küçük hatalarının devleştirilmemesi, güven zedeleyici olarak yansıtılmaması ve dolayısıyla ebeveynleri için büyük bir hayal kırıklığıymışçasına davranılmaması gerekiyor. Yalanın anlamı ebeveyn tarafından anlaşılmalı ve sonuçları çocuğa açıklanmalı. Örneğin, “Senin yerine cezalandırılacak olan bir başkası ve o masum. Bu hiç adil değil”. Ayrıca örnek olabilme özelliğinin eğitici değeri çok önemli olabiliyor. “Ben de hatalar yapıyorum, yanılıyorum (burada örnek veriliyor) ama onları kabulleniyorum ve düzeltmeye çalışıyorum.” Boşanma, hastalık, işsizlik gibi zor durumlardaysa, çocuğun yaşı, olgunluğu ve karakteri göz önüne alınarak ona gerçeği söylemeyi seçmek en iyi çözüm gibi görünüyor.
3- ADALET
Yenilgiyi ya da haksız olduğunu kabullenmek, bel altı vurmamak, iltifat etmek, öfke kontrolüne sahip olmak… Ahlaki zarafet erken yaşta öğreniliyor. Bu, çocuğun kendisini küçük düşürme ya da başkalarına kıyasla kendinden vazgeçme duygusuna sahip olmadığını varsayıyor. Çocuk ne kadar güçlü bir özgüven geliştirirse, ailesinin kendisine gösterdiği desteğe ve sevgiye o kadar çok güveniyor, diğer insanlara karşı avranışlarında da aynı oranda adaletli ve centilmen oluyor. Herhangi bir grup içinde agresifleşmeden yer edinmeyi çok iyi biliyor.
4- DAYANIŞMA
İkindi saatinde bisküvisi olmayanla bisküvisini paylaşmak, zor durumda olan bir arkadaşına yardımcı olmak veya ihtiyacı olanı rahatlatmak empati ve dayanışma duygularını geliştirici davranışlar olarak tanımlanıyor. Fakat çocuğun dayanışmacı olarak davranabilmesi ve başkalarına dayanışma içinde yaklaşabilmesi için kendisini başkalarıyla beraberken yeterli ölçüde rahat hissedebilmesi ve kendi kişisel özellikleriyle yeteneklerine güvenebilmesi gerekiyor. Açıkçası bu, çocuğun ailesinde empati, güç ve anlayış bulması gerektiği anlamına geliyor. Böylelikle ebeveyn çocuğa, başkasının yardımına koşmanın, aynı durumda kendisi olsaydı ona yapılması istenen şeyle eşdeğer olduğunu açıklayabiliyor. Başkalarını düşünmenin toplum içinde yaşamak için en iyi yöntem olduğunu anlayan çocuk, bunun pratiğini iyilik ya da zorunluluktan değil, öncelikle kendisi bu görüşe ikna olduğu için yapıyor.
5- DÜNYA VATANDAŞLIĞI
Birlikte yaşamak da erken yaşta öğreniliyor. Birlikte yaşama, etkileşimleri hoş hale getiren nezaket kurallarının yanı sıra toplumda yaşamayı mümkün kılan kural ve çerçeveleri de bütünleştirmeyi ifade ediyor. Dünyada tek başımızaymış gibi davranmamak uyulması gereken kesinlikle ilk kural. Somut olarak çocuğun, pratik ile teoriyi birleştirerek, başkasının rahatsızlık ve hoşnutsuzluğunun başladığı yerde kendi rahatlık ve keyfinin son bulduğunu anlamasını sağlamak gerekiyor.
Kaynak: http://www.psychologies.com.tr/cocuklara-asilamamiz-gereken-bes-deger/