Hayatınızda ızgara bifteklerin sayısını azaltıp çiğ besinlere yer açarak, ihtiyacınız olan vitamin, mineral ve enzimlerden fazlasıyla faydalanın.
Son yılların en rağbet gören sağlıklı yaşam hareketi çiğ beslenme (diğer adıyla raw food), bir beslenme türünden öte bir yaşam felsefesini de temsil ediyor. Doğanın sunduğu yiyecekleri pişirmeden, en saf halleriyle tüketmeye dayanan bu akım, topraktan gelen sağlığı muhafaza ederek bedene taşımayı, bu esnada çevreye ve vücudumuza minimum zarar vermeyi hedefliyor. Bu felsefe hamburgeri veya su böreğini bir kenara atıp, çiğ beslenmeye balıklama atlamanız için sizi ikna eder mi bilmiyoruz. Ama bu beslenme tipini yaşamına entegre etmek isteyenler için Elçin Oflaz’la Raw Food Mucizesi kitabının yazarı, beslenme ve sağlıklı yaşam uzmanı Elçin Oflaz’a başvurduk.
Oflaz’ın hikâyesi ilginç. Haşimato hastalığına çözüm bulmak için çiğ beslenmeye başlıyor ve yüzde yüz çiğ beslenerek hastalığını kontrol altına almayı başarıyor. Ardından ABD’de Hippocrates Sağlık Enstitüsü’nde beslenme danışmanlığı eğitimi alan Oflaz, çiğ beslenme teriminin çiğ ya da en çok 46 dereceye kadar ısıtılmış gıdalar için kullanıldığını söylüyor ve ekliyor: “Sebzeler 46 derecenin üstünde piştiğinde yüzde 50 ila 75 oranında enzim ve vitamin kaybı yaşar. Çiğ beslenme besinlerden alacağımız enzim, vitamin, mineral ve proteini maksimize etmemizi sağlar.” Bu nedenle tamamen değilse de beslenme programınızın yüzde 60 ila 70’nin çiğ besinlerden oluşmasını tavsiye ediyor.
EN AZINDAN GÜNDE BİR ÖĞÜN ÇİĞ OLMALI
Oflaz besinleri çiğ tüketmeye alışmak için bu formülü sunuyor. Bu öğün klorofilden zengin, koyu yeşil yapraklılarla hazırlanmış salatalardan oluşabilir. Favori malzemeleriniz ıspanak, pazı, maydanoz, brokoli, nohut, fasulye olabilir. Atıştırmalık olaraksa çiğ badem, çiğ ceviz, kabak çekirdeği ve bir çeşit mevsiminde meyve ideal alternatifler. Oflaz, yol üstündeki büfelerde pancar suyu gibi sebze suları veya nar suyu içebileceğinizi de söylüyor: “Bir Akdeniz ülkesinde olmanın avantajını kullanın.”
ÇİĞ DEMEK, PROTEİNSİZ DEMEK DEĞİL
Protein denilince aklınıza sadece dana eti geliyorsa, dönüşüme tam da buradan başlamalısınız. Nohut, tofu, tempeh, barbunya, siyah fasulye, soya fasulyesi, bezelye, mercimek, kinoa, yulaf, tahıl, kabak çekirdeği, kenevir tohumu, chia çekirdeği, keten tohumu ve badem, kaliteli protein kaynaklarıdır. Bu kaynakları brokoli ve karalahana gibi yeşil yapraklı sebzelerle birleştirerek lezzetli ve sağlıklı tarifler yaratabilirsiniz.
Protein söz konusu olduğunda kulaklarımız rakam duymak istiyor. Oflaz bir kâse brokoli, kuşkonmaz ve enginar kalbinin 4 g, yumurtanın 6 g, bir tabak yeşil fasulyeninse 5-6 g protein içerdiğini söylüyor. Bir shot bardağı (30 ml) çim suyu 4 g proteinin yanında 103 vitamin, mineral ve amino asit içeriyor ki, besin değeri açısından 2,5 kg sebzeye eşdeğer. Filizlendirme yöntemini de kullanan Oflaz, filizlendirilerek salatalara eklenen baklagillerin yüzde 30 protein içerdiğini söylüyor.
Elbette çiğ beslenme salatalardan ibaret değil. Oflaz, “Bu noktada devreye bizim gibi damağına düşkün şefler giriyor. Pişmiş yiyeceklere kıyasla, kurutulmuş ve dondurulmuş besinler de vitamin ve minerallerini fazla yitirmezler. O yüzden çabuk bozulabilecek gıdaları dondurarak şahane sorbe, smoothie veya dondurmalar hazırlayabilirsiniz” diyor. New York’ta yaşadığı yıllarda bir şef olarak yaratıcı ve lezzetli çiğ beslenme tariflerine imza atan Oflaz’ın favori tarifine göz atın.
Kaynak: https://www.menshealth.com.tr/cig-beslenmeye-var-misiniz/