Sağlık aldatmacası: Temiz beslenme

Son yıllarda temiz beslenme, fitness ve tazeliğin cesur bir takibinden, internette revaçta olan bir sembole ve son moda bir niyet beyanına döndü.

Daha fazlası için: Tıklayınız!

Sağlık meraklıları için yeni trend yeşiller. Ancak her şey bir yana, bunun sağlığınızla ne ilgisi var ki?

Yeni aldığım spiral sebze kesicimin kolunu çevirirken, organik kabak şeritleri hoş ve ışık saçan bir şekilde tabağıma dökülüyor. Bu, bir milyon Instagram postunun alışıldık tablosu. Deciously Ella olarak bilinen, kılavuz olarak yemek kitabını kullandığım Ella Mills’in tarifi, “tüm sağlıksız, yağlı süt ürünlerinin, işlenmiş unun ve etin” “büyüleyici avokadolarla” değiştiği yemeğimin, kremalı carbonara soslu bir kâse spagettiyi andıracağını garanti ediyor.

Glutenli makarna gibi, yağlı krema ve “işlenmiş” dana bacon dilimleri de gitti. Bu, sosyal medyada paylaşabileceğiniz en iyi temiz beslenme ürünü. Her ne kadar yavan bir tadı olsa da kitabın her parlak sayfası, en azından kendimizi harika hissetmemizi sağlayacağını garanti ediyor. Brazilya cevizi, nane yaprakları, zeytinyağı ve evet, avokadodan oluşan sıvılaştırılmış bir sos yemeği tamamlıyor ve işte, #çiğ #vegan ve #temiz akşam yemeğim hazır.

2015 yılında, sağlık kraliçesi Delicously Ella’nın ilk kitabı Amazon listelerinin en tepesindeyken, kolay etkilenen tüketicilerin işlenmiş karbonhidrat ve glüten yığınına sırtını dönmesiyle İngiltere’de beyaz ekmek satışları 100 milyon sterlin düştü. Bu esnada ise başlıca sağlık ürünlerinden avokadolar, ekşi mayalı çavdar ekmeğinin üzerinde ezildiği kadar bir şiddetle rekorları kırarak geçmiş yılların satışlarını neredeyse ikiye katladı.

Değerleri daha çok Instagram profillerinin popülaritesiyle ölçülen Mills ve bloggerlıktan dönen yemek kitabı yazarları tarafından pazarlanan sağlıklılık (wellness) fikri, sağlığa dair tüm konuşmalarda öne çıkıyor. Daha da ötesi, hayat tarzlarımıza hükmediyor, besin seçimlerimizden giydiğimiz spor salonu kıyafetlerine kadar her şeyi yeni bir statü sembolüne dönüştürüyor. “Sağlıklılık (wellness)” kelimesinin kendisi bile sahip olmanız gereken yozlaşmış, esrarlı ve her şeyi kapsayan bir his ve beyan ettiğiniz bir sadakat oldu. İnsanlar sağlığın peşinde büyük paralar harcıyor, blenderlar alıyor, saati yüz liralık butik derslere yazılıyor ve yeşil detoks suları içiyorlar. Tüm bunları da vücutlarıyla ilgili hedefleri biraz kilo vermek veya biraz kas kazanmak kadar mütevazıyken, ilginç bir şekilde görülmeyen, dindarlığa yakın bir şevkle yapıyorlar.

Ancak herkes bu inanışında o kadar azimli değil. Uzmanların birçoğu, sağlıklılık fenomenine dayanak oluşturulan ideal “temiz” beslenmenin bilimsel temelini sorguluyor. Daha fazlası ise toplumun, sağlık sorunlarına dair hayati önem taşıyan bir kılavuz olarak bir grup genç, fotojenik, çoğunlukla kadın, kendi kendini eğitmiş ve son derece kalifiye olmayan girişimcinin başına üşüşmesinin nedenini merak ediyor. Tüm samimi gülümsemelerin ve belirsiz iddaların altından fışkıran sağlıklılığın köküne kadar sorunlu olduğuna dair kin dolu bir ses var.

Yeteri Kadar İyi Olmak

Kitap anlaşmaları, dergi çekimleri ve fotoğraf filtreleri bir yana, sağlık bloggerlarının yemekle şu anki ilişkimize en büyük katkısı belki de konuşulan dildir. Paketli veya önceden hazırlanmış yiyecek ürünlerinin rutin olarak “sahte” veya “genetiği bozuk” olduğu için dışlanması nadir görülen bir durum

sayılmaz. İster çikolatalı gofretten isterseniz hamurişinden bahsedelim, bir ağaçtan toplanmamış veya yerden kazarak çıkarılmamış her şey, bazıları tarafından “yapay” olarak kabul edilir. Ve bir zamanlar yediğiniz yiyecek sizin için iyi ya da kötü olarak nitelendirilebilirken, bugünlerde yiyecekler etik bir kalite üstlendi, ya #temiz yiyecekler var ya da tanrı esirgesin, #pis yiyecekler…

Çoğu kişinin iddiasına rağmen bu bize özellikle yardımcı olabilecek bir gelişme değil. “Temiz beslenme’ eninde sonunda az beslenme anlamına gelen geniş bir terim,” diyor British Dietetic Association’dan klinik beslenme uzmanı Rick Miller. “Bazıları için bu glüten ve süt ürünleri gibi “toksin” olarak algılanan besinleri kesmek, diğerleri içinse kendini çiğ yiyeceklerle sınırlamaya varacak kadar ileri gitmek anlamına gelebilir.” Bu tarz yaklaşımların fiziksel sağlığınıza faydalarını bir an için kenara koyarak, Miller kısıtlı beslenme kültürüyle katlanan bu belirsizliğin zihinsel sağlığımız üzerinde oldukça zararlı bir etkisi olabileceği konusunda uyarıyor. Ortoreksiya nevroza – sağlıklı beslenme üzerine aşırı takıntılı olma durumu – artış gösteriyor. “Duruma bir yandan baktığımızda, ‘temiz’ ve ‘pis’ gibi etiketler yiyecek üzerinden bir anksiyeteye yol açabilir. Diğer yandan ise bu korkunç bir yeme bozukluğuna dönebilir. Temiz beslenme, ideal bir yiyecek piramidi olduğu fikrine takıntılıdır ve seçimleriniz bu piramidin dışına çıkarsa bir nevi temiz değilsinizdir, değeriniz yoktur.”

Problemin bir kısmı bağlam ya da bağlam eksikliğidir. Sosyal medyada insanlara, görüntünün arkaplan bilgisi verilmeden çevresinden koparılmış görseller sunuluyor ancak buna rağmen insanlar dar dünya görüşlerini empoze edecek şekilde yorumlar yapmaktan geri durmuyor. “Sıkı çalışan birini ele alalım,” diyor Miller. “Bu kişi ‘temiz’ besleniyorsa, yani karbonhidrat, tahıl ve glütenden kesiyorsa ihtiyaç duyduğu kalori ve besin değerlerini almadığından yorgunluk da çekiyor olabilir. Ancak sağlık toplumunda, kimse Instagram postlarına ‘Yeterince patates yemiyorsun yalnız,’ gibi yorumlar yapmayacak. Büyük olasılıkla ‘toksin’ veya ‘ağır metal’ alımı üzerinden sorgulanacak ve zaten besin değeri açısından eksik olan beslenme düzeninden daha da fazla kesmeye teşvik edilecek.”

Toplum tarafından yapılan bu tarz şüpheli teşhisler sağlık dünyasında yaygın. Sosyal medya tarafından temiz beslenmenin kraliçesi olarak görülen Deliciously Ella’nın kendisi de onu yorgun ve yataktan çıkmakta zorlanan bir hâle getiren, nadir ve güçten düşüren bir otoimmün hastalık olan postürel taşikardi sendromunun tedavisi olarak beslenme düzeninde yaptığı değişikliklerden sonra ün kazandı. Geleneksel tıbbın çok az faydası olduğunu gören Mills, şekeri, glüteni, süt ürünlerini, eti ve ayrıca işlenmiş veya rafine edilmiş her şeyi beslenme düzeninden çıkardı. Dediğine göre iki yıl içinde hastalığının semptomlarını ilaç olmadan yönetebiliyordu ve tüm bunlar biraz ev araştırması ve temizlenen diyet sayesindeydi. Niyet bu olsun ya da olmasın, kesin mesajdan kaçış yok: Tıp alanında uzman kişileri dinlemek, vücudunuzu dinlemek kadar önemli değil. Yine de vücudunuzun size ne söylediğini anlayamıyorsanız tek yapmanız gereken bir sağlık gurusunu dinlemek ve ekmek yemeyi bırakmak.

Değişimin Yüzleri

Diyetisyenlerin durmaksızın verdiği tavsiye, çölyak hastalığı gibi teşhisi konmuş tıbbi bir rahatsızlığınız olmadığı sürece glüteni besinsel anlamda diyetinizden çıkarmanızın akıllıca olmadığıdır. Ancak bu kadar çok sağlık savunucusu – bunu idda etmeseler de – “beslenme uzmanı” olarak görülürken, kime güvenmelisiniz? “Beslenme uzmanı’ unvanıyla ilgili sorun, bunun korunan bir unvan olmamasıdır,” diye açıklıyor Miller. “Herkes kendine beslenme uzmanı diyebilir ve bundan çok para kazanması da olasıdır.” Gerçekten de ABD’deki Institute of Integrative Nutrition (Madeleine Shaw ve söylenene göre Pippa Middleton gibi ünlü mezunlar veren enstitü), 4000 pound gibi hatrı sayılır bir rakamla çevrimiçi “yeterlilikler” sunuyor.

Bu Miller’ı pek heyecanlandıran bir düşünce değil. “Bir diyetisyen veya beslenme terapisti olmak üç ila dört yıllık bir lisans öğrenimi gerektiriyor,” diyor. “Ancak bir günde tamamlanabilen çevrimiçi beslenme kursları gördüm.” Birçok okul, öğrencilerini öğrenme aşamasında pratik yapamsı için teşvik ediyor ancak ne yaptığınızı gerçekten bilmeden buna atılmak oldukça tehlikeli.”

Sorun diyetisyenlerin seksi olmaması. Kural olarak, onlar internette etiketler kullanmıyor. Ayrıca The Health and Care Professions Council’e kayıtlı birinden gelecek beslenme tavsiyesi büyük olasılıkla sıkıcı gelecektir. Porsiyon miktarını azaltmanız, besin alımını çeşitlendirmeniz ve biraz düzenli egzersiz yapmanız söylenebilir; eninde sonunda sonuçları görmeye başlarsınız. Sorun şu ki eninde sonunda kulağa çok uzun bir süre gibi geliyor. Sağlık gurularının mesajı ise daha çekici bir şekilde filtreleniyor: Diyetinizde revizyon yapın ve anında daha sağlıklı, mutlu ve temiz görünün ve hissedin.

Kyle Books’un deneyimli editörü, Bowls of Goodness ve The Meat Free Monday Cookbook’un yayıncısı Vicky Orchard’a göre, konu sağlığa geldiğinde, kurulu bir sosyal medya profili besinsel niteliklerden veya yemek pişirme kabiliyetinden daha önemli. “Tüm yayıncılar sosyal medyada bu tarz bir platforma sahip diğer kişileri arıyor,” diyor. Gerçekten de bunların neden yayıncıların hayali olduğunu görmek için Madeleine Shaw veya Clean Eating Alice tarafından paylaşılan bir mutlu selfie’yi görmeniz yeterli. Böyle göründüğünüz sürece kim yumurta kaynatmayı bilip bilmediğinizi umursar ki?

Tüketici talebinin olduğu yerde tabii ki kazanılacak paralar vardır. Pazar analisti Statista, İngiltere’deki sağlık endüstrisine 25 milyar sterlinin üzerinde değer biçiyor ki bu tutarla çok fazla karalahana smoothie’si yapabilirsiniz. Yerel (mümkünse pahalı ve kaliteli) süpermarketinizin reyonlarını gezin ve sağlık endüstrisinin ölçüsünü açıkça görün. Fıstık ezmeniz “Ekstra şeker yok!” diye bağırırken paketli sushi bento kutuları “glütensiz” olduğunu iddia ediyor. Doğal olarak, sağlık bloggerlarının reklamını yaptığı ürünler her yerde karşınıza çıkabiliyor.

 

Ekstra Sos

Markete gidiyorsunuz, o çok ünlü vegan dostu, glüten, süt ürünü ve rafine şeker içermeyen enerji barlardan bir tane alıyor ve gönül rahatlığıyla yiyorsunuz. Tadı o kadar iyi ki bu kadar sağlıklı ve tatlı bir şey yemek size kendinizi harika hissettiriyor. Bitirdiğinizde çevirip artık boş olan paketin üzerindeki besin değerleri tablosunu okuyorsunuz. Az önce tükettiğiniz 40 gramlık barın içinde 19,6 gram şeker var. Bu, marketten alabileceğiniz çoğu çikolata ile aynı oranda şeker demek.

“Bu ürünler, sağlıkla oldukça ilişkilendirilen bir marka altında piyasaya çıkıyor; ancak sağlıklı ürün sayılmaları için hiçbir açık sebep yok,” diyor yiyecek üretimi endüstrisinde bir geliştirme şefi olan Anthony Warner. The Angry Chef adlı bloğu, temiz beslenme ve sağlık üzerine lafını sakınmayan ve iyi bilgiden gelen eleştirileriyle, hem bilim hem yemek dünyasında kült bir statü kazandı. “İnsanların bu enerji toplarını yememesi gerektiğini söylemiyorum; ancak yüksek yağ ve şeker içerdiklerini, işlenmiş, paketli gıda ürünü olduklarını unutmamanız gerekiyor. Problem, sağlık markasıyla ilişkili olduklarından sağlıkla yakın bağlantıları olduğunun ima edilmesi. Ancak aynı şekilde, bunu destekleyen çok az kanıt var.”

Birçok bloggerın kendini saygı duyulan veya bilinen bir eğitimi olmadan beslenme uzmanı olarak tanıtması gibi, Warner bu kişilerin yiyeceklerle ilgili iddialarının çoğunun da kontrol edilmediğini ekliyor. “Gıda endüstrisi ciddi bir şekilde denetlense de, sağlık endüstrisinin belirli alanlarında çoğu zaman insanlar denetleme olmaksızın ne isterlerse söylüyorlar. Örneğin, bir kitap gerçekler kimse tarafından doğrulanmadan bile basılabilir. Bu hayal kırıklığı yaratıyor çünkü yanlış bilgiyi yayıyor. Çok satanlar listesinde birçok kötü bilim kaynağı var.”

Warner, sağlık endüstrisinde hızla çoğalan ve temeli olmayan iddialar kadar kötü olan bir diğer şeyin, onun açıkça demokratik olmayan doğası olduğunu söylüyor. “Gıdayla statü göstermeyi çokça görüyorsunuz ki bu insan toplumunda nispeten yeni bir olgu. Bu günlerde yiyebileceğimiz o kadar çok seçeneğimiz var ki insanlar gıdayı kendileri hakkında bir şey anlatmak için kullanıyor: ‘Zengin ve başarılıyım, gerçekten özel, pahalı malzemeler bulmak için marketleri tarayarak saatler harcayabilirim.’ Ancak bunu meşrulaştırmak için hurma, Hindistan cevizi şekeri veya deniz yosunu özü gibi tuhaf şeker değişikliklerine inanılmaz derecede gerçek dışı sağlık iddialarını yakıştırıyorlar. Gerçekte ise bu ürünler, besin değeri açısından tüm normal sağlıklı ve dengeli beslenme düzenlerinden daha güçlü değiller.”

Bu tarz eleştiriler sağlık gurularının kendileri tarafından da fark edildi. Deliciously Ella, geçtiğimiz yıl web sitesinde şu metni paylaştı: “Bu, diyet yapmakla, kısıtlama veya kurallarla ilgili değil ve kesinlikle ‘temiz’ konseptiyle ilgili de değil. ‘Temiz beslenme kraliçesi’ olarak anılsam da, bu terimi ne yaptığımı tanımlamak için kullanmıyorum ve asla kullanmayacağım. Besinleri ‘iyi’ ve ‘kötü’ olarak iki kategoriye ayırmanın son derece olumsuz olduğu ve besinlerin suçluluk duygusu uyandırması gerektiği şeklindeki esasen katılmadığım fikri daha da desteklediği konusundaki eleştirilere katılıyorum.” Tabii ki hâlâ buğday, işlenmiş şeker, et ve süt ürünlerinden kaçınıyor; ancak görünüşe göre onun için işe yarayan sistem bu.

 

Dengede Durmak

Mills için kendini sağlık dünyasının olumsuz taraflarından uzaklaştırmak, bir blog postu paylaşmak kadar kolay olabilir. Ancak Fulham’ın sağlık mabedi Lomax’ta tanıştığımız Clean Eating Alice için bu o kadar da kolay değil. Kendi fitness değişimini paylaştıktan sonra hızla 500 bin çevrimiçi takipçi kazanmıştı.

“Clean Eating Alice’ adını seçtiğimde, tamam, artık beslenme programımdan tüm saçmalıkları çıkaracağım ve ona ‘temiz’ diyeceğim, diye düşündüm,” diye açıklıyor. “Ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikrim yoktu ve hâlâ ‘temiz beslenmenin’ gerçek bir tanımı yok.”

Gülüşü duraksıyor. “Bu son derece hayal kırıklığı yaratan bir durum. Kısıtlamalara inanmıyorum, diyetinizden bir şey çıkarmaya inanmıyorum. Aslında, toptan bir yeniden markalaşma sürecine girmeyi düşünüyorum.”

Doğal olarak Alice’i anlamaya meyilliyiz. Kısıtlayıcı bir diyeti asla savunmadığını söylerken samimi görünüyor. Glüten, süt ürünleri ve et onun menüsünde yer alıyor ve asla beslenme alanında kalifiye olduğunu iddia etmedi. Şimdilerde, kişisel antrenörlük kariyerine odaklanan Alice, kendini “sağlıklılıktan” sonraki hayata hazırlıyor. “Bu balon çok uzun süre böyle kalmaz,” diyor. “Eninde sonunda tüm yanlış bilgilerin üzerinde sert önlemler almaya başlamaları gerekecektir.”

Yayıncılık alanında da sağlık tabakalarındaki tektonik kayma dikkatlerden kaçmadı, diyor Orchard. “Ortalıkta çok fazla bilgi olduğundan toplum her şeyi daha çok sorgulamaya başlıyor; doğru yeterliliklere sahip kişileri arıyor.” “Yeterliliğe” sahip kişilerin tavsiyelerini aramanın, muhtemel bir varsayımdan çok gün yüzüne çıkan bir farkındalık olması, bu problematik durumun ne kadar derine işlediğinin bir göstergesidir.

Peki, çoğu sağlık uzmanı kemik suyunu abarttı mı? Pek sayılmaz. Kitap anlaşmaları yapan, alışveriş sepetlerini daha fazla enerji topu ve spiral doğranan daha çok sebzeyle dolduran bloggerlar arttıkça, sıkıcı, kanıt temelli gerçeklerin Instagram etiketlerinde sağlık influencer’larınınki kadar baskın çıkacağı zaman biraz uzak görünüyor.

Bu esnada, belki de yapmanız gereken en iyi şey biraz spor yapmaktır. Kendinize sağlıklı, renkli bir akşam yemeği hazırlayın, bir bardak da hoş bir içecek koyun. Aynısını ertesi gün de yapın ve nasıl hissettiğinize bakın. Bu tabii ki beslenme bilimi değil; ancak kesinlikle roket bilimi de değil. Asıl nokta da bu.

 

Temiz beslenmeye olan bağlılık gizli sağlık riskleriyle birlikte geliyor

Insta Erkekler

Daha iyi olmayla ilgilenen bu popüler erkeklerin de kanıtladığı gibi, sağlık uzun saç ve tayttan ibaret değil

David Wolfe 

Çiğ gıda savunucusu ve “bilim heveslisi” Wolfe’un ikinci adı gerçekten de Avocado. ABD’de popüleritesini uzun süredir koruyor.

Joshua Rosenthal

Institute for Integrative Nutrition’ın kurucusu, yalnızca altı haftalık çevrimiçi bir kursla “insanlık için yeni bir gelecek” vadeden dersleri yönetiyor.

Tom Daley

Tom’s Daily Plan adlı çok satan kitapta, dalgıç, “kısa sürede daha yağsız, daha güçlü, daha sağlıklı” olmanız için hayata dair bir dizi ipucunun sözünü veriyor. Olimpik erkek mayolarınız için mükemmel bir kitap!

Yorumlar yapılamaz.