Aile evrim geçiriyor. Tıbbi müdahaleyle hamilelikler, eşcinsel ebeveynler, tek ebeveynli aileler, ikinci evlilikle yeniden kurulan aileler… Uzman Danışman Psikolog ve Psikoterapist Ani Eryorulmaz’a göre, ailenin anlamı aynı kalsa da gelecekte daha farklı bir yapı kazanacak.
Günümüzde klasik aile şeması geçerliliğini koruyor mu?
Aile yüzyıllar içinde çok değişikliğe uğramış, durağan bir kavramdan çok değişen, gelişen ve zamanın şartlarına göre farklılıklar gösteren bir kavram. Hâlâ köylerde ve daha küçük yerleşim birimlerinde büyük aile kavramı hüküm sürerken; yani anne, baba, çocuklar, büyükanne, büyükbaba ve ailenin evlenmemiş yetişkin çocukları birlikte yaşarken, şehirlerde çekirdek aile olarak adlandırdığımız anne, baba ve çocuklardan oluşan aile kavramı geçerliliğini sürdürüyor. Son 20 yılda boşanma oranlarının özellikle Marmara ve Ege bölgelerinde neredeyse batılı toplumların hızına ve oranına ulaştığını göz önünde bulundurduğumuzda, bugün evlenen ve büyük şehirlerde yaşayan çiftlerin yaklaşık yarısının gelecek 10 yıl içinde boşanma ihtimalinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu evliliklerden doğan çocukların büyük bir kısmı tek ebeveynli (yani sadece anne ya da babasıyla veya yeniden evlenen anne ya da babasıyla beraber) yaşayacağından, hem biyolojik anne-babasından farklı bir ebeveynle hem de anne ya da babasının yeni evlendiği kişinin çocuklarıyla yaşayacak diyebiliriz. Başka bir deyişle, yine anne, baba ve çocuklar oluşturacak aileyi ama bunlar çocuğun biyolojik annesi, babası ve kardeşleri olmayabilecek.
Aşk ve duygusal ilişkilerin geçmişe kıyasla değişmesi aile kurumunu nasıl etkiledi?
Evlilik aslında yüzyıllar önce insanın yaşamını daha kolay sürdürülmesi üzerine kurulmuştu. Ekonomik ve pratik nedenlerden dolayı evli olmak gerekliydi. İş gücü ve kaynakların paylaşılması evlilik yoluyla daha kolay hale geliyordu. Sanayileşme ve modernleşmeyle barınma, güvenlik, yemek gibi fiziksel ihtiyaçlarımızın karşılanması daha kolaylaştı ve bir müddet sonra sevmek, sevilmek, âşık olmak yani duygusal ihtiyaçlar evlenmek için gerekli olmaya başladı. Günümüzdeyse evlilik kavramı sadece fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarımızı kapsamıyor. Gelişebilmemizi, sahip olduğumuz olumlu özelliklerimizi çoğaltmamızı sağlayan; eşimizle hem sırdaş, hem arkadaş, hem hobilerimizi ve gelişme alanlarımızı paylaşacağımız bir birey olarak gördüğümüz bir kurum haline geldi, yani evlilikten beklenti hiçbir dönemde olmadığı kadar fazla diyebiliriz. Bu da evliliği sürdürmek için çok daha fazla çaba ve zaman gerektiriyor.
Aile kavramını gelecekte nasıl bir evrim bekliyor?
Sevmek, sevilmek, ait olmak, korunmak ve üremek doğal ihtiyaçlarımız. Tüm bu ihtiyaçlarımız aslında genetik olarak kodlanmış. Belli bir yaşa gelince, geçmiş nesilden daha geç olsa da hepimiz bir aile kurmak istiyoruz. Aile ve evlilik kavramının zaman içinde yok olacağını ya da kökten değişeceğini düşünmek tam da bu genetik ihtiyaçlarımızdan dolayı mümkün değil. Ancak boşanmaların ve yeniden evlenmelerin artmasıyla çocukların daha çok kan bağı olmayan bireylerle yaşayabileceğini söyleyebiliriz. Yeniden evlenen bir anne ya da baba evde biyolojik olmayan “anne” , “baba” ve “kardeşler”le yaşamayı gerektirir. Bu tip ailelerde, hafta içleri sadece çocuk, annesi ve yeni eşi beraber yaşarken, hafta sonu bu aileye annenin yeni eşinin çocukları da katılıyor olabilir. Aile kavramı aynı kalsa da stabil aile kavramı yerine daha çeşitli aile şekillerinde yaşıyor olacağız.