YENİ RİTÜEL YARATIYORLAR

familymain

 

Doğum günü partileri ve bayram yemekleri artık kâfi, modern aileler yeni ritüellerin arayışındalar. Bu ailelerden beşi bize iç dünyalarını açmayı kabul etti ve yaşamlarındaki “küçük ama güzel” mutluluk tariflerini bizimle paylaştılar.

Ritüeller, hem bağ kurup hem de özel hissetmeyi sağlarlar. Dolayısıyla aile hayatına çok yakışırlar. Ancak aramızdan hatırı sayılır bir çoğunluğa göre bazı ritüellerden naftalin kokusu geliyor. Amerikalı Psikolog Kathleen Wall’a göre problem, ebeveynlerin kendi kurdukları ailelerde, gençliklerinde zaten anlamsız buldukları geleneklerin kopyalarıyla karşı karşıya kalmaları. Pazar sabahının sucuklu yumurtası artık belki de  bağ kurmaya ve geliştirmeye yetmiyor. Yeni ailelerin ilişkisel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için bu modası geçmiş ritüellere yeni bir soluk katmak gerekiyor. Beraber olmanın yeni yollarını bulmak gerek; evet ama nasıl?

Kathleen Wall’a göre, klan arasındaki ilişkileri güçlendirmeye yarayan randevular aynı zamanda aile üyelerinin rollerini sağlamlaştırmasını ve dönüştürmesini sağlıyor. Bunlar çoğunlukla iletişim üzerine kurulu toplantılardır. Yaratıcı bir hobiyi, ormanda ya da dağda gezmeyi, hep beraber yemek hazırlamayı içeren ritüeller de aynı şekilde faydalıdır. Her kabilenin kendi özel hikâyesi olduğu için, bizimle ritüellerini paylaşan ailelerde de gördüğümüz gibi, birçok formül mümkün. Ergenler bazen tereddütlü yaklaşsalar da çocuklar gibi yetişkinler de hemen bu etkinliklere dahil oluyorlar. Bu yeni ritüeller ailenin paylaşımda bulunabilmesi ve birbirini dinleyebilmesi için yeni bir alan açıyor. En azından haftada, ayda veya senede bir kez birlikte olmanın tadını sahici bir şekilde çıkarabilmelerini sağlıyorlar.

Doğa yürüyüşleri
Deniz (32) ve kızı Alis (7)

“Doğaya çıkıp yürümek, hatta bazen piknik ve ateş yakmayı da buna dahil etmek, düzenli olarak kızımla baş başa yaptığımız bir etkinlik. Eğer parkur uygun ise hayat arkadaşım, anneannemiz ve dedemiz de bize katılıyor. İstanbul’da yoğun iş hayatından kalan zamanı kızımla nasıl en iyi şekilde geçiririm diye düşünüyordum ve aklıma doğa geldi. İstanbul’dan kırsal kesime taşınınca, doğa yürüyüşlerimiz çeşitlilik kazandı. Bitki keşif gezileri, kumsalda midye toplama yürüyüşleri, zeytin hasat turları, bağ bozumu yardımı, yemiş veya mantar toplama gezileri ile gittikçe zenginleşti. Doğa birbirimize sakin ve huzurlu bir şekilde zaman ayırabilmemizi sağlıyor. Elbette ev içerisinde de film izlemek, kitap okumak, oyun oynamak gibi beraber ve baş başa yaptığımız birçok şey var ama doğada geçirilen zamanın değeri bir başka bizim için. Hem gördüklerimizi paylaşıyor hem de bilgi paylaşımında bulunuyoruz. Kızımın bilmediği, öğrenmek istediği şeyleri aktarıyorum ona. Bunun dışında aklına takılan şeyleri soruyor, hatta benim de konuşmak istediğim konular varsa bu yürüyüşler esnasında konuşmayı tercih ediyorum. Doğa bizim için serbest paylaşım alanı. Kızım doğada büyüdü diyebilirim ve doğa bence en iyi öğretmendir. Doğayı bilen, tanıyan insan birçok farklı şeyi daha net ve detaylı bir şekilde algılayabiliyor. Alis de doğa konusunda çok ilgili ve duyarlı. Doğal güzellikleri sürdürmek ve dünyanın yaşanabilir bir yer olarak kalması için çocuklarda doğa bilincinin gelişmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum ve kızım da bana katılıyor.”

Ekransız akşam yemekleri
Güzide (32), eşi Osman (38), kızları Leyla (3) ve Ela (3,5 aylık)

“Akşam yemeklerinde telefon ve televizyondan uzak durmayı evlendiğimizden beri kendi aramızda eşimle beraber uygulamaya çalışıyorduk ama bu ritüel esas anlamını kızımız doğup konuşulanlardan biraz anlayacak yaşa geldiğinde kazandı. Benim kendi ailemde annem herkesin akşam yemeğinde buluşmasına çok önem verirdi. Bende de bu alışkanlık yer etmiş olacak ki kendi ailemde bu ritüel ortaya çıktı. Bu ritüel bence aile olmanın en güzel hallerinden biri; aile olma duygusunu pekiştiriyor ve evi yuva yapıyor. Özellikle Leyla büyüdükçe anlattığı şeyler ve iletişimimiz beni hem şaşırtıyor, hem mutlu ediyor. Yemeğe birlikte oturuluyor ve sırayla herkes sabahtan itibaren o gün neler yaptığını anlatıyor. Ayrıca gün içinde en çok mutlu eden, en çok üzen konulardan bahsediliyor. Büyük kızımız birlikte oturup sohbet etmekten çok memnun oluyor. Birkaç defa bu memnuniyetini benim ve babasının elinden tutup, “Sizinle böyle beraber olmak çok güzel” diyerek ifade etti. Ayrıca sık sık oturduğu yerden kalkıp babasının ve benim kollarımızı öpüyor. Çocuklarımızdan biri bebek olduğu için henüz katılamıyor ama oturmaya başladığı zaman onu da dahil etmeyi planlıyoruz.”

Kestane ağacı buluşmaları
Ceyda (35) ve eşi Johann (36)

“Kestane ağacı buluşmalarının çıkış noktası eşim Johann’ın ailesinin evlilik yıldönümlerini kutlamak için yaklaşık 15 sene önce düzenledikleri bir etkinliğe dayanıyor. Bütün aile bireylerini ve en yakın dostlarını davet ettikleri bu özel aile gününü bahçelerindeki kestane ağacının altında her sene ağustos ayında organize ediyorlar. Neden kestane ağacı? Eşim, ağacın bulunduğu evde doğup büyüyen dördüncü nesil ve katılan birçok aile bireyi de yine bu evde büyümüş kişiler. Dolayısıyla bu ev ve kestane ağacı ile ilgili herkesin kişisel yaşanmışlıkları var ve aile gününün bu ağacın altında yapılması bir tesadüf değil. Kestane ağacı ismini verdiğimiz buluşmamız bizim için herhangi bir organizasyondan farklı. Haftalar öncesinden o gün hazırlanacak yemek menüsü belirlenir ve test edilir. Gün geldiğinde, yaklaşık 20-25 kişinin sığabileceği büyük bir masa kurulur ve sabahtan akşam geç saatlere kadar sohbet edip oyun oynayarak beraber vakit geçirilir. Kestane ağacı her sene gerek yaşı, gerek dökülen yaprakları, gerekse içinde barındırdığı hayvanları ile mutlaka sohbet konusu olur. Herkes kendi istediği şekilde bu etkinliğin organizasyonuna katılabilir. Mesela ben menüye küçük bir Türk mezesi ile katkıda bulunmaya çalışırım. Bütün buluşmaların bende yeri ayrı, ancak en özeli evlendikten sonra bütün ailenin ağacın altında şerefimize kadeh kaldırıp bana ‘Aileye hoş geldin’ dedikleri gündü. Bu insanlar benim ailem dediğim ve kendimi çok şanslı hissettiğim bir gündü.”

Karavanla tatil
Ezgi (39), eşi Tansu (39), kızları Tansa Dora (12) ve oğulları Berk Hira (4,5)

“Biz hayatın her anını doya doya yaşamayı seviyoruz. Dolayısıyla ayın ya da haftanın belirli günleri yaptığımız özel bir şeyler yok. Bizim için her an özel, her gün keşfedilecek yeni bir şey var. Aile yaşantımız tamamen yaşamın her anından keyif almak ve eğlenmek üzerine kurulu. Mutlaka hep birlikte yemek yeriz, yemeğimize TV, telefon veya tablet eşlik etmez. Bu ailemizin temel prensibi. Yemekleri birlikte hazırlarız, birlikte sofrayı kurarız. Evde herkes bir işin ucundan tutar. Aile olmanın, sorumlulukları paylaşmak olduğunu öğrenmeleri bizim için önemli.

Hafta sonu zaman sıkıntımız olmadığı için hava durumuna göre günümüzü planlarız. Hava güzelse doğa ile iç içe olabileceğimiz destinasyonları tercih ederiz. Hava kötüyse yeni mekânlar ve lezzetlere yöneliriz. Hiç üşenmeyiz, trafik dinlemeyiz, kilometrelerce gideriz. Ailecek keşfetmek, öğrenmek gibisi yok bize göre. Çocuklarla paylaştığımız ne olursa olsun, verdiği haz her şeye değer.

Bu yaz yeni bir aktivite ekledik hayatımıza. Karavanla Avrupa tatili yaptık. Tansu ile ortak hayalimizdi. Bir haftada, üç ülke, yedi destinasyon gezdik. Toplamda 2 bin km yol gittik. Ve artık bizim için 5 yıldızlı otel tatili bitmiştir. Hayatımızın en eğlenceli tatili oldu. Şimdiden önümüzdeki yazın rotasını düşünmeye başladık. Yaşam felsefemiz, “hayat varılacak bir yer değil, yolculuğun kendisidir” (life is a journey, not a destination). Bu anlayışla özellikle çocuklarımızın yaşam yolculuğunun keyifli ve edinimlerinin bol olmasına öncelik veriyoruz.”

 

 

Kaynak: http://www.psychologies.com.tr/yeni-rituel-yaratiyorlar/

Görüntülenme Sayısı:
514
Kategoriler:
Aile & Çocuk

Yorumlar yapılamaz.