Solomon Adaları yakınlarında dalış yapan bilim insanları aydınlatıcı bir keşif yaptı: Bilinen ilk biyofloresan sürüngen videoya çekildi.
Doğru görüyorsunuz, bu denizkaplumbağası fosforlu sarı ve kırmızısı renkte ışıldıyor. Ve hayır, radyoaktif değil.
Kritik tehlike altındaki şahingagalı denizkaplumbağası, bilim insanları tarafından biyofloresan ışık yaydığını tespit edilen ilk sürüngen oldu. Yüzeye çarpan mavi ışığı yansıtıp farklı bir renk olarak yeniden yayma yetisine biyofloresans adı veriliyor. En yaygın renkler yeşil, kırmızı ve turuncu.
Biyofloresans, hayvanın bir dizi kimyasal reaksiyon yoluyla kendi ışığını üretmesi ya da ışık yayan bir bakteriye konakçı vazifesi yapması sonucu ortaya çıkan biyoluminesans ile aynı şey değil.
Floresan ışıldama özelliği mercanlarda var. Yeni araştırmalar bazı balıklarda, köpekbalıklarında, vatozlarda, minik kabuklularda ve mantis karidesinde de bu yetinin varlığını ortaya çıkardı. Ancak araştırmacılar bu özelliği bir deniz sürüngeninde bulmayı asla beklemiyorlardı.
Araştırmada yer almayan Eastern Pacific Hawksbill Initiative yöneticisi Alexander Gaos, “Kaplumbağaları uzun süredir araştırıyorum ve böyle bir şeyi daha önce hiç kimsenin gördüğünü zannetmiyorum,” diye konuşuyor. “Hakikaten muhteşem.”
Tetikte
New York Kent Üniversitesi deniz biyologlarından David Gruber, Temmuz sonlarında küçük köpek balıkları ve mercan resiflerinde biyofloresan videosu çekmek için Soloman Adaları’na gitmiş.
İzleyin: National Geographic Genç Kaşifi David Gruber, Solomon Adaları civarında biyofloresan bir deniz kaplumbağası keşfediyor.
Gece dalışlarından biri sırasında ekibi, bölgeye sık gelen timsahlardan dolayı tetikteymiş. “Sonra birdenbire bu floresan kaplumbağa ortaya çıktı,” diyor Gruber.
Gruber, kaplumbağanın görüntüsünü video kamera sistemine kaydetmiş. Hayvanın tek yapay ışığı, onu çevreleyen okyanusun ışığıyla aynı renkteki mavi bir ışıkmış. Araştırmacılar, kamerada bulunan sarı filtre sayesinde floresan ışık yayan organizmaları algılıyorlarmış.
Gruber kaplumbağayı bir süre takip etmiş. Ancak “Birkaç dakika sonra peşini bıraktım çünkü onu rahatsız etmek istemedim,” diyor. Şahingagalı denizkaplumbağası okyanusun zifiri karanlıklarına doğru yoluna devam etmiş.
Bu özel anlar Gruber’in bu deneyim sırasında çekebildiği tek görüntüler olmuş. Ancak yöre sakinleriyle konuşunca civardaki bir yerleşimde yaşayanların birkaç genç şahingagalı denizkaplumbağasını esaret altında tuttuğunu keşfetmiş.
Onlar üzerinde biyofloresans incelemesi yaptığında hepsinin kırmızı ışıltı saçtığını ortaya çıkarmış.
Biyofloresans Evreni Genişliyor
Gaos ve Gruber, şahingagalı denizkaplumbağasında neden floresan ışıldama becerisi olduğu ya da başka yerlerdeki nüfuslarda da bu yetenek olup olmadığı konusundan emin değil.
“Biyofloresans genelde av bulmak ve avı kendine çekmek için ya da savunma veya iletişim aracı olarak kullanılıyor,” diyor Gaos. Burada ise denizkaplumbağası tarafından kamuflaj olarak kullanılıyor olabilir.
Gaos, şahingagalı denizkaplumbağası kabuğunun gün boyunca kayalık resiflerdeki doğal ortamlarında hayvanı çok iyi gizlediğini açıklıyor. “Onları yakalamaya gittiğimizde görmek çok zor oluyor.”
Aynı durum biyofloresans özelliği bulunan hayvanlarla dolu bir doğal ortamda, örneğin bir mercan resifinde de yaşanıyor olabilir.
Gruber karşılaştığı şahingagalı denizkaplumbağasındaki kırmızının, hayvanın kabuğundaki floresan ışıltı saçan bir yosundan kaynaklanmış olabileceğini söylüyor. Ama yeşil kesinlikle kaplumbağadan diye konuşuyor.
Bu keşif, Gruber’in araştırmak için sabırsızlandığı sorularla dolu bir dünya yaratmış. Kaplumbağaların biyofloresan ışıldamayı görüp görmedikleri, böyle bir yeteneği nereden aldıkları –floresan ışıltıya yol açan bileşenleri yiyeceklerden mi alıyorlar yoksa kendi bileşenlerini kendileri mi üretiyorlar– nasıl kullandıkları ve başka denizkaplumbağası türlerinin benzer yeteneklere sahip olup olmadıkları konuları cevaplanması gereken sorular arasında yer alıyor.
“Bu kaplumbağalardan o kadar az kalmış durumda ve öyle iyi korunuyorlar ki onları araştırmak oldukça zor,” diyor Gruber. Dünyadaki nüfusları son on yıllarda neredeyse yüzde 90 azalmış.
Şahingagalılar yerine, biraz daha yaygın –ama yine de tehlike altında– olan yakın akrabaları yeşil denizkaplumbağasını inceleyebileceğini düşünüyor. Şahingagalı denizkaplumbağasının yeryüzündeki en nadir türlerinden biri olduğunu söylüyor Gruber. Ancak korunmaları bu kadar önemliyken bile gizemlerini hâlâ sürdürüyorlar.
Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/parlayan-denizkaplumbagasi-bulundu/2607