Ölümcül Nehir

İçine Düşen Her Şeyi Öldüren Nehir

Yerel inanışa göre Kaynayan Nehir muazzam spiritüel güce sahip bir mekân. Fotoğrafta bir şaman, “taşların, ormanın ve tüm yaratılışın dualarını Yaradan’a ulaştırdığına” inandığı Duman Ruhu’na bir şarkı çalıyor.

Amazon’un derinliklerinde kaynayan bir nehir, efsaneyi gerçeğe dönüştürüyor. 

Bir Jules Verne hikâyesi gibi duruyor: Dünyanın merkezinden geliyor gibi görünen, kaynayan ve içine düşen her şeyi öldüren bir nehir. Bir National Geographic Genç Kâşifi olan Andrés Ruzo bu nehri ilk defa dedesinden duymuş. Ruzo bir jeofizikçi olunca bu hikâyenin gerçek olup olmadığını –ve bilimin bunu açıklayıp açıklayamayacağını– araştırmaya karar vermiş. The Boiling River: Adventure and Discovery in the Amazon (Kaynayan Nehir: Amazon’da Macera ve Keşif) adlı kitabında Peru yağmur ormanlarının içine dalıp gizemi çözmeye çalışıyor.

Dallas’taki evinden bizimle konuşan Ruzo, nehri bu kadar ölümcül kılan şeyin ne olduğunu, neden bazı petrol şirketlerinin ormana iyi geldiğini ve Kaynayan Nehir’in çevresindeki alanın korunmasının neden son derece önemli olduğunu anlatıyor.

Kaynayan Nehir bilimsel gerçeklerle efsanenin arasındaki sınırda yer alıyor. Seni bu hikâyeye çeken ne oldu? 

Hikâyeyi ilk kez Lima’da bir çocukken dedemden, Amazonlar’daki kayıp altın kent efsanesinin bir parçası olarak dinlemiştim. Çok sonraları jeofizik doktorası yaparken bu detayı bilimsel açıdan ele almaya başladım. Tezimin odak noktası, olası jeotermal enerji noktalarını ortaya koymak amacıyla Peru’daki ısı akışının ilk detaylı haritasını çıkarmaktı.


93˚C’yi bulan maksimum sıcaklığıyla Kaynayan Nehir aslında kaynamıyor, ancak yumurtanızı haşlayacak –ve düşen her şeyi öldürecek– kadar sıcak. [Fotoğraf: Andres Ruzo, National Geographic]

Dünyanın ısısını incelerken kaplıcalar, fümeroller ve yanardağlar dikkatimi çekti doğal olarak. Bir gün Peru hükümetindeki meslektaşlarım beni aradı ve yayımlamaya hazırlandıkları bir haritaya bakmamı rica etti. Baktığımda Amazon’da birkaç kaplıcanın yer aldığını ve bunların bazılarının gerçekten sıcak olduğunu gördüm. Onlara Amazon’un derinliklerindeki kaynayan nehir efsanesini hatırlayıp hatırlamadıklarını sordum.

“Bu nehir bildiğimizi düşündüğümüz her şeye bir meydan okuyuş” şeklinde bir cümle var kitapta. Bunu biraz açıklayabilir misin? 

Bunun iki yönü var. Bir yandan neyin olası olduğuna, neyin olmadığına dair kişisel beklentileriniz oluyor. Konunun uzmanlarına güveniyorsunuz ve düşünce sürecinizde dışarıya bel bağlamak çok kolay oluyor örneğin. Bir açıdan benim de başıma gelen bu oldu. Birçok uzmana Kaynayan Nehir hakkındaki düşüncelerini sordum. Çoğu bunun yalnızca bir efsaneden ibaret olduğunu söyledi. Hatta bir profesör bana “Saçma sapan sorular sormayı bırak, itibarını zedeliyor,” bile dedi. [Gülüyor] Ama gerçekte ne biliyoruz ki? Bence bu her zamankinden de önemli bir soru şimdi. İnternette birçok fikre rastlıyorsunuz; bunların bazıları geçerli, bazılarıysa geçersiz görüşler. Gerçekten ne bildiğinizi merak etmek ise hepimizin deneyimleyebileceği, oldukça pozitif bir egzersiz.

Nerede bu gizemli nehir? Yolculuğunu bizimle paylaşır mısın? 

Kaynayan Nehir Peru Amazonu’nun merkezinde, aşağı ormanın ortasında yer alıyor. Lima’dan bir saatlik uçuşla Peru Amazonu’nun en büyük kenti olan Pucallpa’ya varılıyor. Pucallpa’dan da kızıl toprak yollarda yapılan iki saatlik bir araba yolculuğuyla, Amazon’un kollarından biri olan, 300 metre genişliğindeki Pachitea Nehri’ne ulaşıyorsunuz. Oradan da bir peke–peke, yani motorlu bir kanoyla yarım saat ilerleyip Kaynayan Nehir’in ağzına varıyorsunuz. Bunlara motorun çıkardığı peke peke peke peke peke sesinden dolayı peke–peke deniyor [Gülüyor].

İki nehrin birleştiği noktaya yaklaştığımızda, geminin burnundan şamanın yamağının sesi geliyor: “Elinizi daldırın!” Biz de elimizi Pachitea’nın soğuk sularına soktuk. Teknemiz Kaynayan Nehir’in zeytin yeşili rengine doğru ilerledikçe suyun sıcaklığı aniden arttı. Ancak duman yoktu ve sıcaklık banyo yaptığınız suyun sıcaklığı gibiydi.


Peru Amazonu’nda lojistik bir merkez olan Pucallpa kentinin hızla gelişmesi, Kaynayan Nehir de dahil olmak üzere bölgedeki yerel ekosistemleri tehdit ediyor. [Fotoğraf: Adam Lee, Alamy] 

Açıkçası biraz düş kırıklığıydı. [Gülüyor] Buraya ulaşmak için varımı yoğumu harcamıştım. Peru’dan tekrar ABD’ye taşınıyorduk ve ben bu şeyi araştırmak üzere iki günlüğüne yağmur ormanlarına gelip etrafta aylak aylak dolanırken eşim Lima’da tüm lojistik meselelerle ilgileniyordu.

Maceran seni Üstat Juan adında bir şamanla tanıştığın Mayantuyacu adlı bir yere götürmüş. Bize biraz ondan ve Kaynayan Nehir ile olan ilişkisinden bahseder misin?

Kaynayan Nehir’de şaman inancına sahip iki Amazon topluluğu yaşıyor. Bunlardan biri, benim de temel olarak birlikte çalıştığım Mayantuyacu. Mayantu bir kurbağanın kafasına, bir kertenkelenin bedenine ve bir kaplumbağanın kol ve bacaklarına sahip olan bir orman ruhu. Ormanın iyi ruhlarından biri. Yacu ise su anlamına geliyor. Sözlü geleneklere göre Kaynayan Nehir, muazzam bir ruhani güce sahip bir yer. Son derece güçlü orman cinlerinin evi burası ve diğer insanlar ruhlardan korktuğu için yalnızca en güçlü şamanlar buraya adım atabiliyor. Üstat Juan bana bu nehirdeki her noktanın belli bir orman ruhuna ait olduğunu anlattı. Oldukça büyük ve yılansı bir ruh olan, soğuk ve sıcak suları doğuran Yacumama da bunlardan biri.

Bu nehir hakkında asıl ilginç olan şey şu: Soğuk bir akıntı olarak başlıyor, sonra ısınıyor ve gece tekrar bir miktar soğuyor. TED konuşmamda bir grafiği var. Ortalama 27˚C’yken en sıcak olduğu zaman 94˚C’ye kadar çıkabiliyor. Ayrıca oldukçasıcak kaplıcalar da var, bunlar nehre su sağlayarak sahip olduğu bu inanılmaz özelliği meydana getiriyor.

Nehir sisteminin tümü 9 kilometre uzunluğunda; ancak sıcak olan, nehrin aşağı bölgelerindeki 6,24 kilometrelik bölüm. Bu akıntının çoğu sizi öldürecek kadar sıcak. Özellikle de kuru sezonda. Küçük memeliler, sürüngenler ve amfibiler sürekli olarak bu sulara düşüyorlar ve canlı canlı kaynıyorlar. Buradayken sevdiğim şeylerden biri de attığınız her adımda son derece dikkatli olmanız gerekmesi, ne de olsa düşerseniz bunun son derece ciddi sonuçları olabilir.

Nehrin varlığı hakkında üç temel önerge var. Bunları açıklayıp hangisinin doğru çıktığını paylaşabilir misin? 

Nehre vardığımda kafamdaki en büyük soru işareti bunun doğal olup olmadığıydı. Bu kadar büyük bir jeotermal sistemi oluşturmak için üç şeye ihtiyacınız olur: muazzam bir ısı kaynağı, bol miktarda su ve bu sıcak suyu derinlerden yüzeye ulaştırabilecek bir tesisat.

Önergelerden biri bunun volkanik bir özellik olduğuydu. Biliminsanlarının gözden kaçırdığı magmatik bir sistem. Volkanik olmayan bir sistem de olabilirdi: örneğin anormal derecede yüksek bir seviyede yerin derinliklerinden fışkıran bir sıcak su kaynağı. Yerin ne kadar derinine inerseniz o kadar sıcak oluyor su. Buna jeotermal meyil adı veriliyor. Sıcaklığın bu seviyede olması için suyun oldukça derinlerden ve epey hızlı bir biçimde yüzeye gelmesi gerekiyor.


Kaynayan Nehir’in kökenini açıklamaya çalışan varsayımlardan biri de, doğalgaz çıkarmaya çalışan bir şirketin kaza sonucu jeotermal bir sistemi yarmış olmasıydı. Tıpkı 2007 yılında Endonezya, Lusi’de olduğu gibi. Lusi’de çamur akıntısı yaklaşık yedi kilometrekarelik bir alanı kaplamış ve 40 bin kişinin evini terk etmesine yol açmıştı. [Fotoğraf: John Stanmeyer, National Geographic]
Son teoriyse –ki bence en korkunç olanı buydu– bunun doğal değil, bir petrol sahası kazasının yol açtığı bir durum olmasıydı. Nehir Peru Amazonu’ndaki en eski petrol sahasından yalnızca 2–3 kilometre uzaklıktaydı. Eğer suyu ısıtan fakat ortaya hidrokarbon veya gaz çıkarmayan bir petrol veya doğalgaz akışı olduysa onu öylece bırakmış olabilirlerdi. Başka bir olasılık da bir petrol veya doğalgaz akıntısının kazara jeotermal bir sistemi delmesiydi. Bunun en büyük ve en korkunç örneği Endonezya’nın Cava adasındaki Lusi Volkanı. 40 binden fazla kişi yerinden oldu ve o şey hâlâ patlamaya devam ediyor.

Neyse ki Kaynayan Nehir tamamen doğal bir oluşumdu: Volkanik olmayan ve son derece hızlı akan jeotermal bir oluşum.

Bir şamanın “Ormana en büyük tehdit yerli olduğunu unutan yerliler” dediğini aktarmışsın. Bunun ne anlama geldiğini anlatabilir misin?

Amazon havzasının büyüklüğü ABD’nin yüzde 90’ı kadar. Üstelik burada her şeyin benzer olduğunu varsaymak çok kolay. Ancak durum böyle değil. Farklı kültürlerden, dillerden, etnik kökenlerden, bitki örtüsünden ve sorunlardan oluşuyor burası. Amazon’un bir bölümünde en büyük sorun yasadışı madencilik. Başka bir bölgesinde yasadışı tomrukçuluk veya uyuşturucu kaçakçılığı. Peru Amazonu’nun bu bölgesinde ise ormana yönelik en büyük tehlikeyi kalkınma oluşturuyor. Pucallpa oldukça büyük bir kent, bölgenin modern ve lojistik bir merkezi; ve sürekli genişliyor. Günümüzde iğrenç bir şekilde basitleştirilmiş bir söylem var: Bütün büyük şirketler kötü, bütün Yerli gruplar iyi. Ne yazık ki bu aşırı basitleştirme Amazon’un gerçek sorunlarını ele almayı hiç kolaylaştırmıyor.

Bazı petrol ve doğalgaz şirketleri gerçekten saldırgan davranıyor. Ancak gerçekten sorumlu davranan ve iyi iş çıkaran şirketler de yok değil. Aynı durum Yerliler için de geçerli. Eski geleneklerini ve ormanla olan ilişkilerini unutmuş, yalnızca kişisel kazanç peşinde olan insanlar var. Günümüzde Amazonlar’da bile herkes bir iPhone istiyor, herkesin bir Facebook hesabı var.

Okuyucularımızın çoğu yerel bir petrol şirketinin Kaynayan Nehir’in ormanını korumakta kilit bir rol oynadığını söylemene şaşıracak. Bir çelişki gibi duran bu durumu açıklayabilir misin? 

Bu çok doğru zamanda sorulmuş bir soru çünkü Peru Amazonu’nun kuzey kısımlarında son derece korkunç bir petrol sızıntısı gerçekleşti ve olaya Perulu bir şirket de karıştı. Google Earth’e Kaynayan Nehir’i bulup çevresine göz atarsanız, bölgede geriye kalan tek gerçek orman arazisinin Maple Energy adlı petrol ve doğalgaz şirketine ait olduğunu göreceksiniz. Bunun nedenlerinden biri de petrol ve doğalgaz şirketlerine, çevresel kısıtlamalara uymamaları durumunda son derece büyük yaptırımlar uygulanabilmesi ve hatta imtiyazlarının geri alınabilmesi.

Kaynayan Nehir’in çevresindeki ormansızlaşmanın yüzde 99’una, buraya gelip büyük, tomruğu pahalı ağaçları kesen ve araziyi temizlemek için kalanını yakan Yerliler neden oluyor. Ormana benzin döküyor, birkaç yerden ateşliyor ve sonra bu araziye hayvanlarını salıyorlar. Bu durum, bölgede doğalgaz hatları olduğunda özellikle büyük bir sorun teşkil ediyor. Şirketler ormanları kendi çıkarları için koruyor. Ancak [petrol şirketlerinde] ormanı samimi bir şekilde korumak isteyen çok sayıda kişi de var. Şamanlar bile onların iyi birer komşu olduğunu söylüyor.


Peru, Latin Amerika’daki en büyük altın üreticisi. Bir zamanlar Amazon ovasındaki Madre de Dios bölgesini kaplayan capcanlı ormandan geriye kalan tek şey, maden şirketlerinin arkalarında bıraktığı ağaç kökleri. [Fotoğraf: Mario Tama, Getty] 

Bilimsel bir araştırma olarak başlayan şey sana ilham verdi ve Kaynayan Nehir’i ve Mayantuyacu topluluğunu korumanı sağladı. Bu çabalarınd
an ve geleceğin umut dolu olup olmadığından biraz bahseder misin? 

Kaynayan Nehir’in korunması için iki şaman topluluğuyla birlikte çalışıyoruz. Amaç bölgenin Peru’da bir ulusal anıt ilan edilmesi ve bölgedeki ormanın imar durumunun değiştirilmesi. An itibariyle orman “işletilebilir orman” niteliğinde ve tüm ağaçlar kesilebilir durumda. İmar planının yalnızca çevre dostu etkinliklere açık hale gelecek şekilde değiştirilmesini istiyoruz. boilingriver.org‘da daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz.

2011’den beri süren bilimsel çalışmaların ışığında iyi bir yol aldığımızı söyleyebilirim. Ayrıca hem Peru’nun, hem de uluslararası topluluğun önemli korumacı gruplarından bazılarıyla birlikte çalışıyoruz. Burası yalnızca jeolojik değil, kültürel açıdan da son derece özel bir bölge. Kaynayan Nehir çevresinde petrol şirketleri veya şamanlar tarafından korunmayan bölgeler ağaçlarını tamamen kaybetmiş durumda. Doğal olarak bölgenin tamamına yayılacak bitki ve hayvan türleri de ormandan geriye kalan bu ufacık adaya sıkışmış halde. Dolayısıyla günümüzde burası biyolojik bir öneme de sahip hale geldi. Amazon’un ormansızlaşma furyasında burası önemli bir kale.

 

 

Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/icine-dusen-her-seyi-olduren-nehir/2765

Görüntülenme Sayısı:
534
Kategoriler:
Çevre · National Geo

Yorumlar yapılamaz.