“ARTIK KENDİMİ TANIYAMIYORUM”

seances_6_juillet 2016

Her ay bir Psychologies okuru Psikiyatr ve Psikanalist Robert Neuburger’le ön görüşme yapıyor. Bu ayki okuyucumuz 41 yaşındaki Mathilde.

Her zaman çok güler yüzlü, sevecen, yardımsever bir insan oldum. Ama yaklaşık altı ay veya bir yıldır kaybolduğumu hissediyorum. Artık kendimi tanıyamıyorum. Geçen sene 40 yaşına bastım. Hayatımı çok sorguluyorum., Hem profesyonel hem de kişisel anlamda amacımdan saptığımı düşünüyorum. Kafam karmakarışık ve neler hissettiğimi kelimelere dökmekte zorlanıyorum. Artık hiç keyfim yok ve bu durumun devam etmesini istemiyorum” diye söze başlıyor Mathilde.

Robert Neuburger, “Son altı ay veya bir yıldır hayatınızda önemli bir olay oldu mu?” diye soruyor.

Mathilde: Hayır, ama iş hayatım biraz karışık. Sürekli hedef değiştiren yöneticilerimiz yüzünden üzerimde baskı hissediyorum. Bütün çalışma arkadaşlarım böyle hissediyor. Ekip olarak birbirimize destek oluyoruz, mutlaka birisi diğerlerinin moralini yükseltmeye çalışıyor. Ancak insan kaynakları yöneticisiyle de görüşmemize rağmen durum değişmedi ve hepimiz çok mutsuzuz. Başka iş arayışındayım ama bu biraz zaman alacak.

Robert Neuburger: Peki özel hayatınızda neler oluyor?

M.: Evlilik hayatım da biraz zorluyor. Eşim çok çalışıyor, evde çok az bulunuyor. Bu her zaman böyleydi ama çocuklarımız 16 ve 18 yaşında ve hızla büyüyorlar. Biraz geleceği düşünmeye başladım. Onlar da evi terk edince, evde durmayan bir koca ve tatmin etmeyen bir işle kalakalacağım. İş hayatıma müdahale etmek ev hayatıma müdahale etmekten daha kolay geliyor ama daha sosyal bir iş seçmediğim için çok pişmanım, çünkü başkalarına yardım etmeyi çok seviyorum.

  1. N.: Ailenizdeki rolünüz de öyle mi?

M.: Evet… Annem ve babamla ilişkim iyi ancak çok fazla iletişim kurmuyorlar. Kız kardeşim ise benim tam tersim, çok içine kapanık birisi. Onunla çok az görüşüyorum, sadece aile yemeklerinde bir araya geliyoruz. Gençliğimden beri görüştüğüm yakın bir arkadaş grubum var. Benim için arkadaşlık çok önemli.

  1. N.: Eşinizin fazla evde bulunmadığını söylediniz. Evde tam olarak ne kadar zaman geçiriyor?

M.: Sabah beş buçuk civarı çıkıp akşam dokuza doğru geliyor ama evde olduğu zamanda da çalışmaya devam ediyor, hafta sonları bile. Artık fazla konuşmuyoruz; sadece tatiller, bütçemiz veya çocuklarla ilgili konuları konuşuyoruz. Hatta yavaş yavaş aile hayatından koptuğunu hissediyorum. Oğlumuz geçen sene lise bitirme sınavlarına girecekti ve eşimin sınav tarihlerinden bile haberi yoktu. Sınavları başarıyla geçtiğini söylediğimde, dereceyle geçse daha iyi olacağını söylemekle yetindi. Kızım yaz okuluna giderken de yersiz yorumlarda bulunmuştu…

  1. N.: Cinsel hayatınız hala var mı?

M.: Çok nadir. Ne onun ne de benim isteğimiz var. Sorunun ne olduğunu bilmiyorum, bundan pek bahsetmiyoruz.

  1. N.: Onunla yaşayamadıklarınızı başkasıyla yaşama fikri geldi mi aklınıza?

M.: Aslında gelebilirdi, çünkü eski bir erkek arkadaşım tekrar benimle iletişime geçti ama aramızda bir şey olmadı.

  1. N.: Bunlardan kimseye bahsedebiliyor musunuz?

M.: Çok detaya girmeden bir arkadaşıma bahsettim ama genel olarak şikayet etmeyi sevmem. Dışarıdan bakınca pozitif ve neşeli görünmeyi severim, çünkü zaten öyle bir insanım. Anne-babam aramızda bir sorun olduğunu anlıyor ama onlar da bu konuyu açmıyor. Ayrılma durumumuz olursa, elbette onlara bahsederim ama o zamana kadar bir şey konuşmamayı tercih ederim.

  1. N.: Seansın başında bahsettiğiniz mutsuzluk durumunda bulunmanızın birçok ciddi sebebi olabilir. Çünkü bu bir depresyon değil, mutsuzluk hali. Bu durumla ilgili konuşmak için hiç terapiye gittiniz mi?

M.: Evet, en azından başladım. Geçen sene psikoterapiye başlamıştım ve eşimi de gitmeye ikna ettim. Hatta bu güzel bir şeye bile sebep oldu: Tekrar konuşmaya başladık ve seanslarımızla ilgili yorumlar yaptık. Ancak çoğunlukla ben gittiğim ve terapist bana tavsiyeler verdiği için, ilişkimizle ilgili hep ben inisiyatif aldım ve bir yerden sonra sıkıldım, terapiyi bıraktım. Terapide ortaya çıkan sonuç, eşimin bağlanmaktan korktuğu, çünkü bağlandığı şeylerden kopacağını hissettiği oldu. Ben buna çok inanmadım, çünkü eşim her şeye rağmen ailesine bağlı bir erkek ama yine de ne olursa olsun kendi açımdan, çocuklar olmasa evliliğimi çoktan bitireceğimi rahatlıkla söyleyebilirim.

  1. N.: Tarif ettiğiniz durum, çift terapisine başlamanız için ideal bir noktada olduğunuzu düşündürüyor. Hem de çok geç olmadan başlamalısınız.

M.: Evet. Artık ilişkinin son kez alarm verdiğini hissediyorum. Üstelik eşim çok içine kapanık biri ve yaşlandıkça daha da içine kapanık oluyor.

 

  1. N.: Biliyorsunuz, ilişki boyunca bazen roller farklılaşabiliyor. Birisi aktif veya iyi kalpli olurken, diğeri de öyle olma zorunluluğu hissediyor. Aslında kocanızın doğasında kapalı olmak veya sizin doğanızda aktif olmak olmasa bile, zamanla bu rolleri benimsiyorsunuz. Bir kısırdöngüye girmiş durumdasınız, bu duruma daha fazla devam etmek istemiyorsunuz. Eşiniz sadece geri çekilmeyi bildiği için yine aynı şeyi yapacak ve sizin olaya el koymanızı bekleyecektir, her zaman yaptığınız gibi. Ama bu defa bu olmayacak.

M.: Evet, şimdiye kadar böyle durumları hep ben yönetiyordum ve bir şekilde bundan mutsuz değildim, çünkü kendim karar verebiliyordum. Ama artık, hiçbir teklifte bulunmayan ve çözüm üretmeyen biriyle birlikte olmak istemediğimi biliyorum. Şimdilik ayrı yaşamak istemiyorum, çocuklar olduğu sürece bir şekilde bu durumu devam ettirebilirim ama bir gün gelecek ve başka bir çözüm kalmayacak. Eşim çift terapisi fikrine karşı çıkmaz diye düşünüyorum. Bir sene önce bunu önerdiğimde hiç tereddüt etmeden kabul etmişti.

  1. N.: Burada yapılan hata, en başından çift terapisine değil de ayrı ayrı bireysel terapiye gitmek olmuş. İlişkinize bir şans vermek istiyorsanız, onunla yüzleşmelisiniz. Terapi boyunca aranızdaki kalıplaşmış rolleri sürdürüp sürdürmek istemediğinizi anlayacaksınız. Eğer yapamayacaksanız, bunu bir an önce öğrenmenizde fayda var.

M.: Kesinlikle doğru, buna hazırım.

  1. N.: Seansın başında kendinize çok net bir soru sordunuz: Gelecek yıllarınızı nasıl yaşamak istediğinizi gayet iyi biliyorsunuz. Şu anda hayatınızda öfke hissetmenize neden olan bir sürü şey var. Bir yandan gidecek çocuklarınızı düşünüyorsunuz, diğer yandan işiniz tatmin etmiyor, üstelik bir de ilişkiniz sıkıntılı… Artık bu öfkeye bir son vermek bence de çok iyi bir fikir.

Gizlilik sebeplerinden dolayı isimler ve bazı bilgiler değiştirilmiştir.

BİR AY SONRA

Mathilde: “Seans oldukça hızlı ama yapıcı geçti. Terapist özel hayatıma parmak basarak bana sorunun aslında hep orada olduğunu gösterdi. Oysaki ben sorunu göremiyordum. Depresyondan değil de mutsuzluktan bahsetmesi bana güven verdi ve mutsuz olmak için elle tutulur sebeplerimin olduğunu söylemesi beni rahatlattı. Aradan biraz zaman geçse de terapiye tekrar başlayacağım, tıpkı tavsiye ettiği gibi.

Robert Neuburger: “Mathilde ile yapılan seansın sonucu çok net değil: Aklındaki çift terapisi mi yoksa bireysel terapi mi? Eğer bireysel terapiye giderse, kocası da gelsin gelmesin, geleceğiyle ilgili daha net kararlar verecek. Eğer çift terapisine giderlerse, birbirlerine biçtikleri rollere odaklanmalılar. Daha önceleri Mathilde’nin rolü herkes için uygundu ama sonra bütün ilişkiyi o kontrol etmeye başladı ve eşi gitgide işine kapandı. Bu terapi onları bu çıkmazdan kurtarmalı ve her birine uyacak yeni bir ilişki biçimi ortaya çıkarmalı.

Yazı: Aude Mérieux, Fotoğraflar: Bruno Levy, Çeviri: Ceylan Özçapkın

 

 

Kaynak: http://www.psychologies.com.tr/artik-kendimi-taniyamiyorum/

Görüntülenme Sayısı:
597

Yorumlar yapılamaz.