Teknolojinin nimetlerinden sonuna kadar yararlanıp diğer yandan da nomofobik olmamak yani telefonsuz kalma korkusu yaşamamak mümkün. Bizleri adeta hipnotize edercesine sanal dünyaya çeken akıllı telefonlarla arasına mesafe koymayı başaranlardan ilham alın.
Yaklaşık 15 yıl önce bir kafede tek başınıza oturduğunuzu hayal edin, ne yapıyordunuz?Muhtemelen çevrenizi gözlemliyor, bulutları seyredip havanın tadını çıkarıyor ya da sonunu getirmek için sabırsızlandığınız kitabınızı okuyordunuz. Peki ya şimdi? Evet, birçoğumuz artık yalnız kaldığında ne yapacağını bilemeyip telefonuna gömülüyor ve sanal dünyada geziniyor. Hatta telefonumuz bir şekilde yanımızda değilse, kendimizi güvensiz, “yalnız” ve tedirgin hissediyoruz. Ekranla kurduğumuz bu ilişkinin ve tek bir parmak hareketiyle dilediğimiz her şeye ulaşabilme özgürlüğünün hayatımıza kattıkları yadsınamaz, ancak hayatın kendisini kaçıracak raddeye geldiğiniz noktayı fark ettiyseniz, telefonunuzu elinizden bırakmanın zamanı gelmiş demektir. Sürekli uyarıların geldiği telefonunuzdan uzaklaşmanın kolay olmadığını biliyoruz ama ekranla arasına gerekli mesafeyi koymayı başaran İpek, Burak ve Semra’nın bulduğu çözümlerden siz de ilham alabilir ve “gerçek” hayatı artık ıskalamaya bilirsiniz.
Yazının devamı için Psychologies.com.tr